David Graeber
(05.09.2013)
(05.09.2013)
1930’da John Maynard Keynes, yüzyıl sonunda, teknolojinin Büyük Britanya
ve ABD gibi ülkelerde haftada 15 saat çalışmaya olanak sağlayacak şekilde
gelişeceğini öngörmüştü. Bugün Keynes’in haklılığına inanmak için birçok
nedenimiz var. Teknolojik bakımdan, bu seviyeye rahatlıkla ulaşabiliriz.
Fakat nedense bir türlü ulaşamadık. Bunun yerine, teknoloji hepimizi daha
fazla çalıştıracak şekilde düzenlendi. Bunun yapılabilmesi için basbayağı
“gereksiz” işler icat edilmeliydi. Geniş insan toplulukları, özellikle Avrupa
ve Kuzey Amerika’da, tüm çalışma yaşamlarını, içten içe gereksiz buldukları
işlerle meşgul olarak geçirmeye başladılar. Bu durum, oldukça şiddetli bir
ahlaki ve düşünsel yıkıma yol açtı. Kolektif ruhumuzda bir yara açıldı. Ama
konu hakkında gerçek anlamda konuşan kimse yok.
Peki, Keynes’in 1960’lardan beri hevesle beklenen vaat edilmiş ütopyası niçin gerçekleşmedi? Görünen o ki Keynes, tüketimin günümüzde bu boyutlara ulaşabileceğini tahmin edemedi. Daha az çalışma saati ile daha çok oyuncak ve haz arasında seçim şansı sunulduğunda, hemen hepimiz ikincisini tercih ettik. Burada bir ahlak dersi gizli, ama olan biteni şöyle bir düşündüğümüzde bunun gerçekten doğru olabileceğine inanamıyoruz. Evet, 1920’lerden beri sonsuz çeşitlilikte yeni işin ve endüstri kolunun ortaya çıkışına şahit olduk; ancak çok azımız suşinin, iPhone’nun veya havalı ayakkabıların üretimi ve dağıtımına ihtiyaç duyuyoruz. Öyleyse bu yeni işler tam olarak nedir? Amerika’da 1910 ve 2000 yılları arasındaki istihdamı karşılaştırmalı olarak inceleyen güncel bir rapor bize konuyla ilgili net bir bilgi veriyor. (İngiltere’deki durum da bana göre büyük ölçüde Amerika’daki gibi.) Geçtiğimiz yüzyılda, ev içi hizmet, endüstri ve tarım sektöründe istihdam edilenlerin sayısı önemli ölçüde azaldı. Aynı zamanda, “profesyonellerin, idarecilerin, satış ve hizmet sektörü çalışanlarının” sayısı üçe katlandı, bunların tüm çalışanlar içindeki oranı dörtte birden, dörtte üçe yükseldi. Bir başka deyişle, üretici işler –öngörüldüğü üzere- büyük ölçüde otomatikleşti. (Hindistan ve Çin’deki emekçi kitleler dâhil, yeryüzündeki tüm endüstri işçilerini hesaba katsak bile, bu işçilerin toplam dünya nüfusundaki oranı, geçmişte olduğu gibi öyle aman aman büyük değil.) |