Baskın Oran
2001
Hükümet, heyet yola çıkarken, bir bakanlar kurulu toplantısında çarçabuk kaleme alınmış 3 sayfa halinde 14 maddelik bir talimat verdi (Şimşir 1990, s. xiv):
"I) Doğu sınırı: 'Ermeni Yurdu' söz konusu olamaz, olursa görüşmeler kesilir;
2) Irak sınırı: Süleymaniye, Kerkük ve Musul livaları istenecek, konferansta başka bir durum ortaya çıkarsa Hükümetten talimat alınacak;
3) Suriye sınırı: Bu sınırın düzeltilmesi için çalışılacak ve sınır şöyle olacaktır: Re'si îbn Hani'den başlayarak Harım, Müslimiye, Meskene, sonra Fırat Yolu, Derizor, Çöl, nihayet Musul vilayeti güney sınırına ulaşacak;
4) Adalar: Duruma göre davranılacak, kıyılarımıza pek yakın olan adalar ülkemize katılacak, olmazsa Ankara'dan sorulacak;
5) Trakya sınırı: 1914 sınırının elde edilmesine çalışılacak;
6) Batı Trakya: Misak-ı Milli maddesi [yani plebisit istenecek];
7) Boğazlar ve Gelibolu, yarımadası: Yabancı bir askerî kuvvet kabul edilemez, bu yüzden görüşmeleri kesmek gerekirse önceden Ankara'ya bilgi verilecek;
8) Kapitülasyonlar; Kabul edilemez, görüşmeleri kesmek gerekirse gereken yapılır;
9) Azınlıklar; Esas mübadeledir;
10) Osmanlı borçları: Bizden ayrılan ülkelere paylaştırılacak, Yunanistan'dan alınacak tamirat bedeline mahsup edilecek, olmazsa 20 yıl ertelenecek. Düyun-ı Umumiye İdaresi kaldırılacak, zorluk çıkarsa sorulacak;
11) Ordu ve donanmaya sınırlama konması söz konusu olamaz;
12) Yabancı kuruluşlar: Yasalarımıza uyacaklar;
13) Bizden ayrılan ülkeler için Misak-ı Milli'nin ilgili maddesi geçerlidir ve;
14) İslam cemaat ve vakıflarının hakları, eski anlaşmalara göre sağlanacaktır".
Görüldüğü gibi talimat bu kadardı ve ilk 7 maddesi sınırlarla, izleyen 5 maddesi yeni devletin düzeniyle, son 2 maddesi de Osmanlı'dan ayrılan ülkelerdeki düzenle ilgiliydi. Yani, talimatın amacı sınırları çizmek ve içeride bağımsız devlet kurmaktı (Şimşir 1994, s.26).
Burada dikkatleri en fazla çeken husus, 2 konuda heyete kesin talimat verilmiş olmasıydı: Eğer Müttefikler,
l) Ermeni Yurdu kurmak;
2) Kapitülasyonları korumak
konularında ısrar edecek olurlarsa, heyet Ankara'ya sormak ihtiyacını bile duymadan reddedecek, gerekirse görüşmeleri kesip ülkeye dönecekti. Bu, Ankara'nın bu konularda ne kadar hassas ve kararlı olduğunu göstermekteydi.
Heyet, uluslararası bir barış konferansı için 25-30 satırlık talimat yeterli olamayacağından, Ankara'yla ve bizzat M. Kemal'le çok yoğun telgraf ilişkisi sürdürdü. Bu da şifre çözme uzmanları sayesinde İngiliz dışişlerinin çok işine yaradı. Bu durumun Türkiye'ye verdiği zarar, ancak bürokratik mekanizmanın doğası tarafından bir miktar hafifletilmişti: gizli istihbarat, İstanbul'daki İngiliz dinleme istasyonundan mealen Lausanne'a aktarılmaktaydı ama dinleme raporları önce Londra'daki Savaş Bakanlığına, oradan Dışişleri Bakanlığına, ondan sonra Curzon'a gönderiliyordu. Diğer yandan, o dönemde bu alanda deneyime dayalı sağlıklı akıl yürütme alışkanlığı bulunmadığından ve İngilizler Türk heyetini küçümseme nedeniyle gerçekçi davranamadıklarından, bu raporlardan yeterince yararlanamadılar ve ancak genel çizgilerle fayda sağlayabildiler (Jeffery ve Sharp, s.149 ve 151).
Kaynak
Baskın Oran, "Kurtuluş Yılları", Baskın Oran (ed.), Türk Dış Politikası Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar, cilt I, İstanbul, İletişim Yayınları, 2001, s: 217-218
2001
Lozan Antlaşması'ndaki Türk heyeti. ön sıra; soldan sağa Reşit Saffet (Atabinen), Zülfü (Tigrel), Rıza Nur, İsmet (İnönü), Zekâi (Apaydın), Ahmet Muhtar (Çilli), Münir (Ertegün), arka sıra; Atıf (Esenbel), Yahya Kemal (Bayatlı), ?, Ruşen Eşref (Ünaydın), Mustafa Şeref (Özkan), Tahir (Taner), Cevat (Açıkalın), Tevfik (Bıyıkoğlu), Sabri (Artul), Seniyettin, Haim Nahum, Mehmet Ali (Balin), Zühtü (İnhan), Şevket (Doğruer), Yusuf Hikmet (Bayur), Süleyman Saip (Kıran), Fuat (Ağralı), Celâl Hazım (Arar), Hüseyin (Pektaş). https://en.wikipedia.org/wiki/Conference_of_Lausanne |
"I) Doğu sınırı: 'Ermeni Yurdu' söz konusu olamaz, olursa görüşmeler kesilir;
2) Irak sınırı: Süleymaniye, Kerkük ve Musul livaları istenecek, konferansta başka bir durum ortaya çıkarsa Hükümetten talimat alınacak;
3) Suriye sınırı: Bu sınırın düzeltilmesi için çalışılacak ve sınır şöyle olacaktır: Re'si îbn Hani'den başlayarak Harım, Müslimiye, Meskene, sonra Fırat Yolu, Derizor, Çöl, nihayet Musul vilayeti güney sınırına ulaşacak;
4) Adalar: Duruma göre davranılacak, kıyılarımıza pek yakın olan adalar ülkemize katılacak, olmazsa Ankara'dan sorulacak;
5) Trakya sınırı: 1914 sınırının elde edilmesine çalışılacak;
6) Batı Trakya: Misak-ı Milli maddesi [yani plebisit istenecek];
7) Boğazlar ve Gelibolu, yarımadası: Yabancı bir askerî kuvvet kabul edilemez, bu yüzden görüşmeleri kesmek gerekirse önceden Ankara'ya bilgi verilecek;
8) Kapitülasyonlar; Kabul edilemez, görüşmeleri kesmek gerekirse gereken yapılır;
9) Azınlıklar; Esas mübadeledir;
10) Osmanlı borçları: Bizden ayrılan ülkelere paylaştırılacak, Yunanistan'dan alınacak tamirat bedeline mahsup edilecek, olmazsa 20 yıl ertelenecek. Düyun-ı Umumiye İdaresi kaldırılacak, zorluk çıkarsa sorulacak;
11) Ordu ve donanmaya sınırlama konması söz konusu olamaz;
12) Yabancı kuruluşlar: Yasalarımıza uyacaklar;
13) Bizden ayrılan ülkeler için Misak-ı Milli'nin ilgili maddesi geçerlidir ve;
14) İslam cemaat ve vakıflarının hakları, eski anlaşmalara göre sağlanacaktır".
Görüldüğü gibi talimat bu kadardı ve ilk 7 maddesi sınırlarla, izleyen 5 maddesi yeni devletin düzeniyle, son 2 maddesi de Osmanlı'dan ayrılan ülkelerdeki düzenle ilgiliydi. Yani, talimatın amacı sınırları çizmek ve içeride bağımsız devlet kurmaktı (Şimşir 1994, s.26).
Burada dikkatleri en fazla çeken husus, 2 konuda heyete kesin talimat verilmiş olmasıydı: Eğer Müttefikler,
l) Ermeni Yurdu kurmak;
2) Kapitülasyonları korumak
konularında ısrar edecek olurlarsa, heyet Ankara'ya sormak ihtiyacını bile duymadan reddedecek, gerekirse görüşmeleri kesip ülkeye dönecekti. Bu, Ankara'nın bu konularda ne kadar hassas ve kararlı olduğunu göstermekteydi.
Heyet, uluslararası bir barış konferansı için 25-30 satırlık talimat yeterli olamayacağından, Ankara'yla ve bizzat M. Kemal'le çok yoğun telgraf ilişkisi sürdürdü. Bu da şifre çözme uzmanları sayesinde İngiliz dışişlerinin çok işine yaradı. Bu durumun Türkiye'ye verdiği zarar, ancak bürokratik mekanizmanın doğası tarafından bir miktar hafifletilmişti: gizli istihbarat, İstanbul'daki İngiliz dinleme istasyonundan mealen Lausanne'a aktarılmaktaydı ama dinleme raporları önce Londra'daki Savaş Bakanlığına, oradan Dışişleri Bakanlığına, ondan sonra Curzon'a gönderiliyordu. Diğer yandan, o dönemde bu alanda deneyime dayalı sağlıklı akıl yürütme alışkanlığı bulunmadığından ve İngilizler Türk heyetini küçümseme nedeniyle gerçekçi davranamadıklarından, bu raporlardan yeterince yararlanamadılar ve ancak genel çizgilerle fayda sağlayabildiler (Jeffery ve Sharp, s.149 ve 151).
Kaynak
Baskın Oran, "Kurtuluş Yılları", Baskın Oran (ed.), Türk Dış Politikası Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar, cilt I, İstanbul, İletişim Yayınları, 2001, s: 217-218
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder