31 Ocak 2019 Perşembe

Göbeklitepe nedir? Buraya bir tapınak diyebilir miyiz?

Söyleşi
Lee Clare

[Arkeofili dergisi, Göbekli Tepe'de çalışmalar yürüten Alman arkeolog Dr. Lee Clare ile bir söyleşi yapmış. Bu söyleşi şimdiye kadar söylenenlerden daha farklı bir bakış açısı getirdiği için önemlidir. Yazı yeni yayımlandığı için sadece giriş bölümünü aşağıya aldım. Yazının tamamını okumak için lütfen orijinal kaynağına gidiniz.]
Lee Clare, D Yapısı’nda çalışırken.. (Eylül 2018)

1- Göbeklitepe nedir? Buraya bir tapınak diyebilir miyiz?
İlk ve en önemlisi, Göbeklitepe, MÖ 10. bin yılın sonlarından, MÖ 9. bin yıllarına tarihlenen bir tarih öncesi alandır (MÖ ~ 9,500-8,000). 1500 yıl kadar süren bir dönemden kalma arkeolojik birikintiler içeren yapay bir höyüktür. Bu birikintiler arasında mimari yapılar, atıklar ve tortu birikintileri yer alır. Kazılarda büyük miktarlarda faunal ve botanik kalıntılar, çakmaktaşı ve öğütme taşı eserleri, ayrıca hayvan ve insan tasvirleri ile heykeller ortaya çıkarıldı.
Buranın yorumuna dönecek olursak, Göbeklitepe’nin “tapınak” olarak önerilen işlevinin son derece problemli olduğunu her zaman vurguladım. Bu terim mevcut haliyle, örneğin tanrıların ve eğitimli bir ruhban sınıfının varlığını varsayar. Ayrıca, “tapınakların” (ilahi tapınım için bir yer olmasının yanı sıra) bir tür ekonomik güç kullandığı anlamına gelir. Bu yorum, MÖ 10. ve 9. bin yıllarında yaşayan Taş Devri toplulukları için tamamen gerçek dışıdır. Bu tür “tapınak ekonomileri” en azından geç Kalkolitik / Bronz Çağı’na kadar ortaya çıkmıyor.

30 Ocak 2019 Çarşamba

Seydi Ali Reis'in Hint Denizi'nde Başına Gelenler

Katip Çelebi


Seydi Ali Kapudan: Bu Hüseyinoğlu Seydi Ali, Katibi takma adıyla ün almış olup beğenilir şiirleri ve deyişleri olduktan başka deniz işlerinde ve felekiyatta bilgi sahibi, nazım ve nesirle yazmaya gücü yeter bir varlıktı. Hind Denizi üzerine Muhit adlı bir kitabı; rubu', usturlap, rubu' mukantara ve ceyb fenlerini[1] toplayan Mirat-ı Kâinat adlı bir eseri ve Fethiyye Çevirisi vardır. Ondan sonra Tersane Ocağına onun benzeri gelmemiştir.
Merhum Sultan Süleyman Han ile Rodos fethinde birlikte olup sonra Mağrıp'ta ve başka yerlerde merhum Hayreddin Paşa, Sinan Paşa ve başka kapudanlarla türlü hizmetler eylemiş ve ataları lstanbul'un fethinden beri tersane kethüdaları olduğundan derya ilmi[2] kendisine miras olmuştu. Bundan dolayı Sultan Süleyman Han do­kuz yüz altmış sonlarında [1556] Mısır kapudanlığını kendisine verüp Basra'da olan gemileri Mısır'a iletmesini ferman eyledi.

29 Ocak 2019 Salı

Kazıklı Voyvoda veya Nam-ı Diğer Drakula

Baron Joseph Von Hammer Purgstall

Vlad III
Pâdişâh, Trabzon seferinden döner dönmez, Eflâk Voyvodası Vlad tarafından harb meydânına davet olunmuştur. Bu voyvoda II. Mehmed'den daha mahir ve gaddar bir zâlimdi[56]. Macaristan, Eflâk ve Türkiye vekayînâmeleri -korkunç tabiatını oldukça gösteren-üç muhtelif nâm ile yâd ederler. Vlad, Macarlar tarafından umumiyetle «Drakul» (Şeytân)», Ulahlar tarafından «Çpelpuç» (Cellâd), Türkler tarafından «Kazıklı Voyvoda»[57] diye isimlendirilmiştir. Yılanca vahşeti hakkında bir fikir hâsıl etmeğe kifayet etmek üzere, şu birkaç vak'ayı nakledeceğiz: En sevdiği temâşâ, kazık işkencesi idî; bilhassa kazıklara vurulmuş ve işkencelerle can vermekte olan Türkler'in teşkil etmiş oldukları kalın bir dâirenin ortasında sarayının haîkiyle birlikte yemek yemekten pek büyük haz duyardı[58]. Eline Türk esirleri geçince, ayaklarındaki derinin yüzülmesini ve meydana çıkan kırmızı etlerin tuz ile oğuşturulmasını ve ondan sonra elem ve azabın artması için keçilere yalattırılmasını emrederdi[59]. Kendisine gönderilen Osmanlı elçileri başları açık olarak kendilerini tanıtmak protokolünden istinkâf etmeleriyle, babalarının âdetlerine uygun olarak ve daha kuvvetli bir surette başlarında durması için sarıklarını üçer çivi ile başlarına çaktırmıştır.

11 Ocak 2019 Cuma

Türkiye'deki NATO ve Amerikan Üsleri, Tesisleri

Kendi taramamdır. Üzerine tıklayarak büyütebilirsiniz.



1. 1988 yılına ait bu haritayı bir ansiklopediden tarayarak aldım. Yakın tarihi incelerken veya konusu geldiğinde en çok merak edilen noktalardan biri de Türkiye'deki ABD ve NATO üslerinin nerelerde olduğu, niceliği ve niteliğidir. Belirtildiği gibi harita açık kaynaklardan yararlanarak yapılmış (maalesef bu kaynakların isimleri yazılmamış bu eksi puandır). Aradan çok zaman geçtiği için şimdiki durumda bazı değişikliklerin olması muhakkak görünüyor. Bu haritanın doğrulanmaya ihtiyacı var. Bir belge olarak buraya bırakıyorum. Kaynak: Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansk., İletişim Yayınları, 1988, Cilt 7, s. 2172

6 Ocak 2019 Pazar

Köylü Ayaklanmaları ve Oryantalizmin Yoklar Listesi


Halil Berktay

Osmanlı'da askeri sınıfın üyeleri
A. Yeniçeri B. Sipahi
Schweigger Salomon - 1608

Bugün Batı tarihçiliği, uzun vadeli sosyo-ekonomik (Ömer Lütfi Barkan'ın yaptığı gibi, "içtimai ve iktisadi'' adı altında düpedüz formalist ve dar hukuki değil, ger­çekten sosyo-ekonomik) ve kültürel yapı değişimlerini esas alan: bu süreçlerin bağrından fışkırdığı geniş kitlelerin anonim, kendiliğinden varoluş biçimlerinin içine girip, o günlük yaşantının her alt faaliyetini olanca renkliliği içinde yeniden canlandıran; böylece aslında isim­siz halkı insanlaştırmayı, özneleştirmeyi başaran, aşağı­dan yukarı bir yaklaşımla, son derece çeşitli ampirik araştırmalar üretiyor. Türk tarihçiliği ise zihinsel zincir­lere vurulmuş durumda. Benzeri ampirik[1] çalışmalar, an­cak bir dizi duyarlılığın araştırmacılara yön verme­siyle ilerleyebilir. Bunun için önce, devletçi-milliyetçi tarihçiliğin Augeas ahırlarında[2] kapsamlı bir teorik temiz­lik gerekiyor.

''Batı'da köylü ayaklanmaları var, bizde yok" -nereden biliyorsunuz? Önü arkası fazla 
kurcalanmaksızın ulu orta tekrarlanıp duran bu önerme, herhangi bir ciddi çalışmaya dayanmadan
 önce, ideolojik bir sistemin ya­pıtaşlarından birini meydana getiriyor: "Batı'da feodalizm var, bizde yok (çünkü bireysel lordluk yok, tımarlar köylü üzerinde yargı hakkıyla elele gitmiyor ve babadan oğula geçmiyor); Batı'da sömürü var, bizde yok (çünkü serfler karşısında senyörlerin sınırsız keyfiliğine (?) kar­şılık, Osmanlı reayasının vergilendirilmesi devlet eliyle, kanunlarla düzenleniyor);

4 Ocak 2019 Cuma

Selçukludan Osmanlıya Halk Ayaklanmaları


Babailer Ayaklanması (1240)
Amasya,  Kırşehir, Sivas, Adıyaman ve Malatya dolaylarında Baba ishak tarafından  başlatılan,  kısa
sürede Türkmenler arasında yayılan eşitlik­çi  temelde  dayalı  dinsel  kökenli bir ayaklanmadır. Başka Selçuklu  kuvvetlerine karşı önemli  başarılar elde etmiş  olan  hareket,   Selçukluların Frank askerlerini savaşa alanına sokmaları sonucunda yenilmiş ve binlerce Türkmen  kılıçtan geçirilip, Baba İlyas ile  Baba  İshak   gibi   önderler idam  edilmiştir

Şeyh Bedreddin Ayaklanması (1413)
Gerçekte Şeyh  Bedreddin'in içinde yer almadığı ama müridlerinden Börklüce Mustafa ile Torlak Kemal'in Ay­dın ve Manisa yörelerinde başlattığı ayaklanma,  hareketin düşünce  planındaki  önderinin Bedreddin  olması nedeniyle   bu   isimle  anılmaktadır. Dinsel niteliğe sahip  ancak eşitlikçi, mülkiyet karşıtı  ve  insan  sevgisine dayalı pir felsefesi  olan  ayaklanma Mehmet  Çelebi'ye   bağlı  Osmanlı kuvvetleri tarafından bastırılmış, önce  Börklüce Mustafa,  ardından Torlak Kemal ve sonunda da Şeyh Bed­reddin  asılmışlardır.