Amicis'in kitabında yer alan bir gravür baskıda Galata Kulesi çevresiyle birlikte görünüyor Sanatçı: C. Biseo Amicis buraları gezerken kulenin külahından bahsediyor. Gravür 1875'ten sonra yapılmış olmalı. Kulenin külahının 1875'teki büyük fırtınada koptuğunu biliyoruz. |
Galata'ya varıyoruz. Gezintimiz oradan başlayacak. Galata, eskiden
Bizanslıların büyük mezarlığının bulunduğu, Haliç ile Boğaz arasından denize
doğru uzanmış bir tepenin üzerine kurulmuştur. Burası İstanbul'un merkezidir.
Hemen hemen bütün sokakları dar ve dolambaçlıdır, iki yanlarında meyhaneler,
tatlıcılar, berber, kasap dükkânları, Rum ve Ermeni kahvehaneleri, tüccar
yazıhaneleri, işyerleri ve külüstür evler vardır; Londra'nın kenar mahalleleri
gibi, loş, rutubetli ve vıcık vıcık çamurludur. Aceleci, telaşlı bir kalabalık,
hamallara, arabalara, eşeklere, atlı tramvaylara yol vere vere sokaklarda
koşuşup durur. İstanbul'da hemen bütün ticaret bu semtte yapılır. Borsa,
gümrük, Avusturya Lloyd ve Fransız Mesajeri yazıhaneleri, kiliseler, manastırlar,
hastaneler, mağazalar buradadır. Bir yeraltı treni Galata'yı Beyoğlu'na bağlar.
Sokaklarda sarıklarla fesleri görmeseniz, Şark'da olduğunuza inanamazsınız. Her
tarafta Fransızca, İtalyanca ve Ceneviz dili konuşulur.
Cenevizliler burada kendi memleketlerindeymiş ve buranın
sahibiymiş gibi davranırlar, limanı keyiflerine göre kapattıkları ve
imparatorların tehditlerine top atışıyla cevap verdikleri zamanlarda olduğu gibi.
Fakat eski kuvvet ve kudretlerinden kala kala koca duvarlar ve ağır kemerlerle
desteklenmiş birkaç kağşamış evle Voyvodanın oturduğu köhne binadan başka bir
şey kalmamıştır. Bir vakitlerin Galatası hemen tamamen kaybolup gitmiştir.
Binlerce harap ev iki uzun yolu açabilmek için temelinden yıkılmıştır; bu
yollardan biri Beyoğlu'na doğru çıkar, diğeri Galata'nın bir başından öteki
başına, denize muvazi olarak uzanır. Arkadaşımla ben, büyük atlı tramvaylara
yol verebilmek için her an kendimizi dükkanlara atarak bu ikinci yolda yürümeye başladık. Tramvayların önünde,
ellerindeki değnekle yol açan, belden yukarısı çıplak Türkler koşuyordu. Her
adım başında kulaklarımız yeni bir nağra
ile çınlıyordu. Türk hamal : "Savulun!", Ermeni saka: "Var mı su!", Rum saka: "Crio nero!", eşek sürücü sü : " Burada!"
, şekerlemeci : "Şerbet!", gazete müvezzii : "Neolo gos!",
Frenk arabacı : "Varda! varda!" diye bağırıyordu. On dakika sonra
kulaklarımız duymaz oldu. Bir yerde, yolun döşenmemiş olduğunu hayretler içinde
farkettik, taşlar yakında sökülmüş gibiydi. Ne olduğunu anlayabilmek için durup
baktık. İtalyan bir tacir merakımızı giderdi. Bu yol Sultanın sarayına gidiyor.
Birkaç ay önce, hünkar alayı buradan geçerken, Haşmetpenah Abdülaziz'in atının ayağı
sürçmüş ve hayvan yere kapaklanmış, buna sinirlenen iyi kalpli Sultan atının düştüğü
yerden sarayına kadar olan kısımda yol taşlarının hemen sökülmesi için emir
vermiş.
Hatırda kalması gereken bu yerde, seyahatimizin doğu sınırını tesbit ettik
ve sırtımızı Boğaziçi'ne dönerek, bir
sürü küçük, karanlık, pis sokağa girip çıkmak suretiyle Galata kulesine doğru
yöneldik. Galata şehri açılmış bir yelpazeye benzer ve tepenin üstüne yerleşmiş
kule bu yelpazenin sapı gibidir. Kule, yusyuvarlak, çok yüksek ve koyu renklidir,
tepesinde bakırdan yapılmış mahruti bir çatısı vardır, çatının altında, koca
şehirde ortaya çıkacak en ufak bir yangın alametini haber vermekle mükellef bir
gözcünün gece gündüz nöbet tuttuğu bir çeşit üstü örtülü ve şeffaf taraçaya
benzeyen, çepeçevre camlı geniş pencereler bulunur. Ceneviz Galata'sı,
Galata'yı Pera'dan ayıran ve artık hiçbir izi kalmayan sur çizgisinin tam üstünde
yükselir ve kule de artık, çarpışırken ölen Cenevizlilerin şerefine dikilmiş
eski İsa kulesi değildir, zira Sultan II. Mahmud kuleyi yeniden inşa ettirmiştir, kule daha evvel III. Selim zamanında tamir görmüştür; bununla
beraber, daima, Cenevizlilerin şanıyla taçlanmış bir abidedir ve bir İtalyan,
bu kuleyi, ana vatan bayrağını asırlar boyu yükselten ve Şark imparatorlarıyla
boy ölçüşen şu bir avuç gözüpek ve kahraman tüccar, denizci ve askeri gururla düşünmeden
seyredemez.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder