Bilim etiği özellikle son yirmi beş otuz yılda önem kazanmıştır. Bunda bilim ve teknolojideki baş döndürücü gelişmelerle, buna paralel olarak ekonomik üretimde uzman bilginin en önemli girdi haline geldiği endüstri sonrası
'enformasyon toplumuna' geçişin payı büyüktür. Elli yıl önce hayal dahi edilemeyen bilimsel buluş ve uygulamaların toplumsal hayat üzerinde önceden öngörülemeyen etkileri, bilim insanlarının bir yandan birbirleri ve kurumlarıyla, diğer yandan sanayi ve toplumla olan ilişkilerinin karmaşıklaşması ve bazı bilim insanlarının aykırı davranışları bir dizi etik sorunu beraberinde getirmiştir.
Türkiye Bilimler Akademisi Bilim Etiği Kurulu, kendi çalışma esaslarını saptarken bu sorunları şöyle ifade etmiştir:1
Bilimsel gelişme sonucunda insanın çevresi ile ayrılmaz bir bütün oluşturduğunun farkına varılması, etiği salt bireyler arasında ya da bireylerle toplum arasında bir konu olmaktan çıkartıp, insanın içinde yaşadığı evrene karşı da etik sorumluluğu olduğunu ortaya koymuştur. Bilimsel gelişmeler giderek artan ölçüde moleküler düzeyde canlı ve cansız madde arasındaki sınırı belirsizleştirirken, yaşamın kutsallığı, bireyin dokunulmaz bütünlüğü, insan onuru gibi, her toplumda geleneksel ya da rasyonel biçimlerde temellendirilmiş kavramları yeni teknolojik imkânlar karşısında yeniden tanımlama ve bu alana ilişkin etik olanakları araştırma zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Tüm bu nedenlerle, genelde etik ve özelde bilim etiği günümüzde geçmişe kıyasla çok daha dinamik bir süreç olarak yorumlanmalıdır.