Ahmet Yaşar Ocak
1999
“Heterodoxie” Yunanca bir kelime olup, gerçek ve
doğru inanç kabul edilen “Orthodoxie”nin karşıtıdır. Belirli bir dinin
dogma’larına uygun ve doğru yol sayılan inançlardan ayrılan her inanç sistemi
heterodoks olarak kabul edilir.
İslamiyet’te dogmalara (Kuran ve Hadis
hükümlerine) uygun düşen inancın “Sünnilik” olduğu düşünülür. Sünniliğe aykırı
düşen inançlar ise İslamdaki heterodoksluğu temsil eder. Bunlar Sünniliğe ters
düşen fakat İslam dini çerçevesine girdiği kabul edilen inançlardır.
IX. ve X. yüzyılda İslamiyet Orta Aya’da değişik
bölgelerdeki Türk zümreleri arasına girmeye başladığı zaman yerleşik halk,
doğal olarak bir yerde oturmaları sebebiyle, medreselerde işlenen ve öğretilen
ve kitabi esaslara daha sadık bir İslam anlayışı benimsemişti. Göçebe
topluluklar ise, kendilerine önce İranlı sonra da Türk sufiler tarafından
getirilen tasavvuf ağırlıklı bir İslam'ı benimsediler.
Heterodoks İslam
dediğimiz bu Müslümanlık tarzı XI. yüzyıldan itibaren Anadolu’ya girdi.
Heterodoks İslam yorumu, zaten önceki dinler aracılığı ile alışmış bulundukları
mistik kültür üzerine yine mistik bir nitelikte gelen İslam'ın birleşerek
değişime uğraması ile zaman içinde meydana geldi.
Heterodoks İslam'ın en dikkat çekici yanı
Türkler arasında İslam’dan önce varolan bazı dinlerin kalıntılarını İslami
kavramın içinde birleştiren ve yoğuran bir bağdaştırıcı olmasıydı.
Heterodoks İslam'ın sistematik yazılı bir teolojisi yoktur, şifahi bir teolojisi vardır. Bu
İslam yorumunda göçebe hayatla uyuşamayan şer’i emir ve yasaklar pek yer
bulamıyor, onların yerine eski ritüeller görünürde bir İslam cilası altında
varlığını sürdürmeye devam ediyordu.
Ahmet Yaşar Ocak, Türkler,
Türkiye ve İslam, İletişim, 1999
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder