1991
Nükleer bir savaştan sonraki günlerden birinde, galaksiler
arası bir tarihçinin, kendi galaksisindeki alıcıların kaydettikleri uzaktaki
küçük felaketin nedenini araştırmak üzere artık ölü durumdaki bir gezegene ayak
bastığını düşünün. Bu tarihçi (dünya ötesi fizyolojik üreme üzerinde spekülasyon
yürütmekten kaçındığımdan erkek ya da kadın demiyorum), gelişkin nükleer silah teknolojisinin
eşyalardan ziyade insanları yok edecek biçimde tasarlanması nedeniyle korunmuş
bulunan gezegen kütüphaneleriyle arşivlerine başvursun. Gözlemcimiz, bir süre
inceleme yaptıktan sonra, yeryüzü gezegenindeki insanın tarihinin son iki yüzyılının,
“millet” terimini ve bu terimden türetilen
sözcükleri anlamadan kavranamayacağı sonucunu çıkaracaktır. “Millet” terimi insanların
ilişkilerinin önemli bir boyutunu anlatır görünmektedir. Ama tam olarak neyi?
Sır burada yatar. Tarihçimiz, on dokuzuncu yüzyıl tarihini “milletlerin inşasının tarihi” olarak sunan,
ama aynı zamanda, her zamanki sağduyusuyla
“Bize sormadığınız zaman bunun ne olduğunu bilir, ne var ki hemen
açıklayamaz ya da tanımlayamayız”[1] diyebilen Walter Bagehot’ı okumuş olsun. Bu gözlem Bagehot açısından ve bizim açımızdan
geçerli sayılabilir, ancak, “millet” fikrine inandırıcılık kazandırır görünen
insanoğlunun deneyimini yaşamayan galaksiler arası tarihçiler acısından geçerli
değildir.