20 Şubat 2018 Salı

Faşist İtalya'da Korporasyon Sistemi

Murat Sarıca & Rona Aybay
http://occupyforaccountability.org/?q=node/772
Korporatizm: Günümüzden bir yorum...

Faşizm, devletin dışında her hangi bir grup kabul etmediği için bağımsız sendikalara da yer vermiyordu. Faşizmin ekonomik görüşünü incelerken de açıklamaya çalıştığımız gibi, faşizm devleti her türlü ekonomik çıkarları uzlaştırıcı bir kurum olarak görmekte ve ekonomik düzende «ulusal bir uyuşum » kurmaya çalışmaktadır. Faşizmin bu uyuşumu kurmak bütün ögelerini devletin sıkı denetimi altında bulunan bir örgütte birleştirmek faşizmin amacı olmuştur.


Faşizm, korporatif sistemini yavaş yavaş kurmuştur. Bu işde, önce bağımsız sendikaları ortadan kaldırıcı bir yol tutulmuştur. Bağımsız sendikalar yasalarla ve yasa dışı baskılarla yavaş yavaş ortadan kaldırılmıştır. Böylece, işçi sınıfının bağımsız örgütler kurmasına ve bilinçlenmesine engel olunmuştur.

3 Nisan 1926 tarihli kanunla sendikalar «yasayla onaylanmış» olanlar ve olmayanlar şeklinde iki bölüme ayrılmışlardır. Bir sendikanın «yasayla onaylanmış » olabilmesi için, aranan diğer koşulların yanında yöneticilerinin « sağlam ulusal bağlılık inancası (teminatı) » göstermeleri gerekir. Bu kanunun getirdiği en önemli hüküm, her iş kolunda işverenler ve işçiler için yalnız bir tek sendikanın yasayla onaylı olabileceği hükmüdür. (Madde 6 ) . Böylece her iş kolunda bir tek olmak üzere ayrıcalıklı (imtiyazlı) sendikalar yaratılmış olmaktadır. Yasayla onaylanmış sendikalar, kendi bölgelerinde, üyesi olsun olmasın kendi dallarındaki bütün işçileri veya işverenleri temsil eder. Üyesi olsun olmasın kendi iş kolundaki bütün işçiler ya da işverenlerin komün vergilerinin toplanması usulüyle aidat toplayabilir (Madde 5) .

Bu durum, Büyük Faşist Meclisince kabul olunan Çalışma Bildirisinde de belirtilmektedir. Bu bildirinin 3.maddesi « sendika ve meslek örgütleri serbesttir, fakat sadece yasayla onaylanmış ve devletin denetimi altındaki sendikanın, kendi iş koluna girenler için ortaklaşa iş sözleşmeleri yapmaya, üyelerine yüküm yüklemeye ve bunlara karşı kamu yararına görev yapmaya hakkı vardır» demektedir.

Böylece, bağımsız sendikaların ortadan kaldırılması için yasa yoluyla açık bir baskı yapılmaktadır. Öte
yandan, 3 Nisan 1926 tarihli kanun lokavt ve grevi de yasaklamaktadır. Bu kanunla iş  uyuşmazlıklarının çözülmesi için iş mahkemeleri de kurulmuştur.

Ancak, 1926 ve 1927 tarihli bu belgelerde kurulması öne sürülen korporasyonların kurulmasıyla ilgili kanun ancak 1934 de çıkmıştır. Korporasyonlar kurulmadan önce « Korporasyonlar Ulusal Meclisi » kurulmuş bulunuyordu. Korporasyonlar Ulusal Meclisi'nin görevi, korporatif sistemin gelişmesine ve ulusal ekonominin gereklerine uygun olarak, Çalışma Bildirisindeki ilkeleri gerçekleştirmek amacıyla çalışmak ve yasa teklifinde bulunmaktı.

Böylece, uzunca bir hazırlık döneminden sonra 5 Şubat 1934 tarihli, Korporasyonların kuruluşu ve
görevleri yasası kabul edildi.

Korporasyonlar hükümet başkanının kararnamesiyle kurulur ve aşırı ölçüde merkeziyetçi bir rejime
bağlıdırlar. Bir çok meslekleri içine alan her ekonomik faaliyet kolu için, biri patronların, biri işçilerin olmak üzere iki sendika federasyonu vardır. Her ekonomik faaliyet kolundaki bu iki sendika federasyonu bir korporasyon teşkil eder.

Bütün İtalya böylece 22 korporasyona ayrılmış bulunuyordu. Bu korporasyonlardan, örneğin tahıl
korporasyonu, buğday yetiştirmek, değirmenlerde öğütmek ve ekmek pişirmek gibi çeşitli iş kollarıyla ilgili herkesi içine alıyordu.

Hükümette de bir korporasyonlar bakanlığı kurulmuştu. Sonuç olarak ortaya çıkan tablo şöyledir. Bir yanda işçiler sendikalar, federasyonlar ve konfederasyonlar biçiminde örgütlenmişler, bunlara karşılık işverenler de paralel sendika, federasyon ve konfederasyonlar kurmuşlardır. Bu iki grup arasında uzlaştırıcı durumda devlet örgütü yer almıştır. Devletin bu işle ilgili örgütünün başında, Korporasyonlar Bakanlığı vardır. Bundan sonra, Korporasyonlar Ulusal Meclisi, işçi ve kapitalistlerin temsilcilerini içine alan 22 korporasyon ve iş mahkemeleri yer alır.

Böylece, devlet işçiler ve kapitalistler arasında yer alarak anlaşmazlıkları çözücü bir görev almaya
çalışmaktadır.

Ancak, faşist devletin bu uzlaşmayı gerçekleştirebildiği söylenemez. Gerçi, korporasyonlar içinde hem
işçiler, hem işverenler toplanmak istenmiştir. Ama, hukuk alanında sağlanan bu birleşme, bunlar arasındaki ekonomik çelişmeleri ortadan kaldıramamıştır. Daha önce de gördüğümüz gibi, faşist devlet örgütünün işleyişi, her zaman çalışanların aleyhine sonuç vermiştir.

Murat Sarıca & Rona Aybay, Faşizm, İzlem Yayınları1962, s. 56-60

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder