A detailed overview of the work of the famous American photographer Lewis Hine (1874 - 1940) from the collection of the George Eastman House. |
artışın gizemini çözmek kalıyor.
Marx, metaların* normal fiyatları üzerinden; yani, Kapital'in birinci cildinde benimsediği basitleştirici varsayımlar çerçevesinde, değerleriyle orantılı fiyatlar üzerinden mübadele edildiğini varsayar. Sermayedarlar arasındaki veya sermayedarlarla son tüketiciler arasındaki ilişkilerde tüm metalar bu fiyatlardan mübadele ediliyorsa, görünürde bir artış söz konusu olmaz: değer aktarılır, bir elden diğerine geçer.
Bu noktada Marx, kullanımı değer yaratan özel bir metanın var olduğunu açıklar. Bu, emekçinin işgücüdür. Çalışma kapasitesi bir meta gibi düşünülür; bu da, bir faydaya ve bir değere sahip olduğu anlamına gelir. Satın alanın bakış açısından işgücünün sağladığı fayda, emektir: sermayedar işçiyi çalıştırır. Değeri, onun üretimi için gerekli çalışma zamanıdır. İşçinin satın alabileceği metaların üretimine gereken zaman olarak tanımlanır. Marx'ın "geçim araçları" olarak adlandırdığı malları (ailenin birçok üyesinin çalışabileceğini dikkate alarak, işçi ve ailesi için gerekenler) satın alma gücünü ifade eder. Zaman zaman işgücünün "üretimi" terimi yerine "yeniden üretimi" terimi tercih edilir. Her meta gibi bunun da bir fiyatı vardır: bu ücrettir".
Dolayısıyla artık değerin gizemi işçinin, satın alabileceği malların üretimi için gerekli olandan daha fazla saat çalışmaya yatkın olduğu gözlemiyle açıklığa kavuşur. Bu fazla çalışma saatleri artık değerin
ya da artı-değerin kaynağıdır.
Kapitalizmdeki bu değer yaratma gücü işgücünün özelliğidir. O yüzden Marx bu gücü satın almaya
hizmet eden sermaye bölümünü "değişir sermaye" olarak isimlendirir; bu çerçevede, hammadde
ya da makine satın almaya yarayanlar gibi öteki sermaye bölümlerine, "değişmez sermaye" adını verir. Artık değer ile onu yaratan değişir sermaye arasındaki nicel ilişki, artık değer oranıdır: s/v.
Yalnızca tek bir artık değer vardır, fakat iki şekilde artabilir. Sermayedar ile işçi arasındaki güç
ilişkisi, iş günü süresini belirler. Üretimin teknik örgütsel koşulları ve ücretin satın alma gücü verili
ise, artık değer, iş günü süresi uzadıkça artar. Bu Marx'ın "mutlak artık değer" dediği şeydir. Fakat
artık değer işçinin geçim araçlarının üretimi için gerekli çalışma zamanının azalmasından doğan
başka bir yoldan da artabilir: eğer üretim koşullarının dönüşümü işin üretkenliğini artırmışsa (aynı
sürede daha fazla mal) ve işçinin alım gücü, bu artışı işçiye yansıtacak ölçüde artmamışsa. Söz konusu
mekanizma, "göreli artık değer" dir.
Marx, manifaktür ve büyük sanayideki gibi (bkz. İşbirliği) üretim koşullarındaki dönüşümlerin, artık
değeri ve artık değer oranını artırma amacını güttüğü konusunda ısrar eder. Birinci ciltteki bu analizlerdevüçüncü cildin açılımiarına biraz hızlıca bir giriş yapar. Üçüncü ciltte, kapitalistin gerçekte kar* oranını maksimize ettiği, artık değer oranının ise kar oranının belirleyicilerinden yalnızca biri olduğu anlatılır.
Marksizmin 100 Kavramı, Gerard Dumenil vd., Yordam Yayınları, 2013/3, s.20-22
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder