Yıldız Ayyıldız
2007 Değişikliği Üzerine...
Okyay Yayıncılık, 2008
Yazıda başka bir yayınevinin kitabı eleştirilmektedir.
Geçen sene uygulamaya giren yeni hayat bilgisi programıyla, öğrencilerin “yaşam becerileri ve olumlu kişisel nitelikler geliştirmelerinin ayrıca sosyal bilgiler, fen ve teknoloji derslerine temel olacak bilgilere sahip olmalarının beklendiği” ilgili kaynak ve kişilerce sıkça ifade edilmişti. Bu programla, belirtilen hedeflere ulaşılabilir mi? Veya bu programla ne tip öğrenciler yetişir? Bu yazıda birinci sınıf hayat bilgisi kitabındaki[1] tema ve etkinlik örneklerinden yararlanılarak, programın öğrenci seviyesine uygunluğu, metodolojik yaklaşımı ve sosyal bilgiler dersi açısından nasıl bir fikirsel/duyuşsal alt yapı inşa edildiği kısaca ele alınacaktır.
“Benim Eşsiz Yuvam” temasına geçtiğimizde “yuvamız … eşyalar, aile” tanıtıldıktan sonra ailedeki iş bölümüne geçiliyor. Öğretmenlerden evdeki dayanışma ve iş bölümüyle Kurtuluş Savaşı’ndaki dayanışma arasında bağ kurmaları isteniyor. Programdaki kazanım ve açıklama şöyle :
“ Dayanışmanın günlük hayatımızdaki önemini kavrayabilme’ (kazanım ), ‘Ailedeki dayanışmaya örnekler vermeleri istenecek, dayanışmanın aile ve toplum hayatında gerekli olduğunu fark etmeleri sağlanacaktır. Kurtuluş Savaşı’nın Atatürk’ün önderliğinde Türk milletinin yardımlaşması ve dayanışması sayesinde kazanıldığı belirtilecektir (açıklama).”
Dokuz yıldır birinci sınıflara ders veren biri olarak çocukların deneyimlerinin önemli olduğunu bilir ve her yeni temada giriş etkinliği olarak, beyin fırtınası tekniğini kullanırım. Bu konuyla ilgili “Dayanışma deyince aklınıza neler geliyor?” dediğimde çocuklardan gelen büyük suskunlukların yanında birkaç özgün açıklama da gelmiyor değil. Bunlardan şimdi aklıma gelenlerden bir tanesi “birbirine dayanma”, diğeri de “Hani öğretmenim denizin içine gireriz ve suyun altında burnumuzu tutup orada kalmaya dayanırız ya…” gibi. Çocukların verdiği yanıtları düşünecek olursak bu kavramı anlamalarını ve Milli Mücadele gibi dev bir kavramla ilişki kurmalarını bekleyebilir miyiz bilmiyorum. Burada ezber, içeriği anlamlandırma ve kavramanın önüne geçmektedir.
Son temamız “Dün, Bugün Yarın”da ise çocuğumuz büyüdükçe değişiyor, eşyalar zamanla eskiyor, kendini tanıtmayı öğreniyor, Atatürk’ün hayatını ve anılarını öğreniyor. Atatürk’ün hayatının anlatıldığı bu bölümde “Mustafa, senin adın bundan sonra M. Kemal olsun.” anısı okunuyor ve öğrenciden, “Kemal” adından yola çıkarak, kişiliğiyle bağ kurması gibi oldukça zorlu bir iş yapması isteniyor. Bir bulmaca etkinliğinde ise, “lider, Atatürk, marş, bayrak, egemenlik, meclis, bayram” kavramlarını bulmaları isteniyor. Öğrenci bu kelimeleri elbette bulabilir ama bunun ona kazandırdıklarının neler olduğu tam bir muamma. Bu etkinliğin sonunda kavramların ne ifade ettiği de soruluyor ama cevaplar daha önceden bulmaca yoluyla öğrencilere ezberletilmiş olduğundan yapılan bu son iş, onların ezberleyip ezberlemediklerini kontrolden öte bir anlam taşımıyor.
Sonuç olarak bilgi yine öğrencilere doğrudan sunulmakta, onların keşfetmesine, farklı düşünmesine, bilgiyi oluşturmasına izin verilmemektedir. İster canlandırma yaptıralım, ister bilgi teknolojilerini kullanarak etkinlik hazırlayalım ya da fotoğraf, resim yorumlatalım, öğrenci eskiden olduğu gibi “amaçlanan doğrulara” ulaştırılıyor. Aslında sürekli bahsettiğim seviye üstü kavramlar nedeniyle bu da zor. Programın etkinliklerle dolu olması; iyi hazırlanmış, oluşturmacı yaklaşıma uygunmuş gibi bir izlenim verse de pedagojik açıdan eski “davranışçı” programlardan farklı olmadığı görülüyor.
Yıldız Ayyıldız
Sınıf Öğretmeni
2008
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder