30 Ocak 2022 Pazar

YENİ PROGRAM ve DERS KİTAPLARI: “BİRİNCİ SINIF” HAYAT BİLGİSİ

Yıldız Ayyıldız

2007 Değişikliği Üzerine...

      

Okyay Yayıncılık, 2008
Yazıda başka bir yayınevinin kitabı eleştirilmektedir.

      Geçen sene uygulamaya giren yeni  hayat bilgisi programıyla, öğrencilerin “yaşam becerileri ve olumlu kişisel nitelikler geliştirmelerinin ayrıca sosyal bilgiler, fen ve teknoloji derslerine temel olacak bilgilere sahip olmalarının beklendiği” ilgili kaynak ve kişilerce sıkça ifade edilmişti. Bu programla, belirtilen hedeflere ulaşılabilir mi? Veya bu programla ne tip öğrenciler yetişir? Bu yazıda birinci sınıf hayat bilgisi kitabındaki[1] tema ve etkinlik örneklerinden yararlanılarak, programın öğrenci seviyesine uygunluğu, metodolojik yaklaşımı ve  sosyal bilgiler dersi açısından nasıl bir fikirsel/duyuşsal alt yapı inşa edildiği kısaca ele alınacaktır.

     Hayat Bilgisi programlarında (1., 2. ve 3.sınıf) üç tema  var: “Okul Heyecanım”, “Benim Eşsiz Yuvam” ve “Dün Bugün Yarın”. Okul Heyecanım temasında  ilk önce “kendimizi , sınıfımızı, duygularımızı tanıyoruz” etkinliklerine, ardından “bayrağımızı ve marşımızı tanıma” etkinliklerine yer verilmiş. Burada kavramsal düzlemde karşımıza çıkan temel sorun, o yaş seviyesindeki öğrencilerin “bayrak, marş, yurt, vatan, millet ve bağımsızlık” sözcüklerini biliyor olarak kabul edilmesi. Bu durumda yapılabilecek tek çareye başvuruluyor, o yaşın seviyesine uygun olmayan birçok soyut kavram, ezber olarak öğrenciye yükleniyor bu da  ister istemez pedagojik açıdan hiç de uygun olmayan bir dil ve yöntemlerle yapılıyor.

 Aslında saklı içerik olarak, programın hedefi tam da bu: Bu bilgilerin ezberletilmesi, öğrenilmemiş kavramlar üzerinden öğrencilerin her yerde aynı cümleleri kurmaları. Örneğin; kitapta İstiklâl Marşı’nın sözleri var, çalışma kitabında da marşı söylerken çocukların neler hissettiğiyle ilgili resim çizmeleri isteniyor. Rahatlıkla söyleyebilirim ki çocuklar marşın içinde geçen kavramları anlayamıyor, çoğu sözcüğü de yanlış telaffuz ediyor. Bu etkinlik sonunda öğrenciler, bayrağımız ve marşımızla ilgili beklenen ezber sözleri belki söyleyebiliyorlar fakat özgürlük ve bağımsızlıkla ilgili en ufak bir fikirleri olmadan! Çünkü bunları anlamak için daha çok ufaklar.

 Öğrenci daha “ülke, millet, vatan, şeref”  kavramlarını öğrenmeden, ki bu yaş grubu çocuklarının bunu kavrayabilmeleri zor, “Atatürk’ün yurdumuzu düşmanlardan kurtarmak ve modern bir Türkiye Cumhuriyeti yaratmak için çok çalıştığını, bunun için yaptıklarına örnekler vererek öğrencilerinize kavratınız.” ibaresi çıkıyor karşımıza. Böylelikle çocuklar “düşman” kelimesiyle de tanışmış oluyor. Çocukların düşman kavramını nereye oturttuklarını kestirmek güç. Kitaplardaki  metinlere sinmiş, milliyetçilik söyleminin ürünü olan cümlelerin ezberlenmesinin beklendiği çok açık. Özellikle Atatürk’le ilgili seçilen şiir ve özdeyişlerde yer alan kavramları çocukların anlamaları mümkün değildir veya nasıl anlamlandırdıklarının uzun dönemli sonuçlarını incelemek gerekir.

       “Benim Eşsiz Yuvam” temasına geçtiğimizde “yuvamız … eşyalar, aile” tanıtıldıktan sonra ailedeki iş bölümüne geçiliyor. Öğretmenlerden evdeki dayanışma ve iş bölümüyle Kurtuluş Savaşı’ndaki dayanışma arasında bağ kurmaları isteniyor. Programdaki kazanım ve açıklama şöyle : 

“ Dayanışmanın günlük hayatımızdaki önemini kavrayabilme’ (kazanım ), ‘Ailedeki dayanışmaya örnekler vermeleri istenecek, dayanışmanın aile ve toplum hayatında gerekli olduğunu fark etmeleri sağlanacaktır. Kurtuluş Savaşı’nın Atatürk’ün önderliğinde Türk milletinin yardımlaşması ve dayanışması sayesinde kazanıldığı belirtilecektir (açıklama).”

       Dokuz yıldır birinci sınıflara ders veren biri olarak çocukların deneyimlerinin önemli olduğunu bilir ve her yeni temada giriş etkinliği olarak, beyin fırtınası tekniğini kullanırım. Bu konuyla ilgili “Dayanışma deyince aklınıza neler geliyor?” dediğimde çocuklardan gelen büyük suskunlukların yanında birkaç özgün açıklama  da gelmiyor değil. Bunlardan şimdi aklıma gelenlerden bir tanesi “birbirine dayanma”, diğeri de “Hani öğretmenim denizin içine gireriz ve suyun altında burnumuzu tutup orada kalmaya dayanırız ya…” gibi. Çocukların verdiği yanıtları düşünecek olursak bu kavramı anlamalarını ve Milli Mücadele gibi dev bir kavramla ilişki kurmalarını bekleyebilir miyiz bilmiyorum. Burada ezber,  içeriği anlamlandırma ve kavramanın önüne geçmektedir.

        Son temamız “Dün, Bugün Yarın”da ise çocuğumuz büyüdükçe değişiyor, eşyalar zamanla eskiyor, kendini tanıtmayı öğreniyor, Atatürk’ün hayatını ve anılarını öğreniyor. Atatürk’ün hayatının anlatıldığı bu bölümde  “Mustafa, senin adın bundan sonra M. Kemal olsun.” anısı okunuyor ve öğrenciden, “Kemal” adından yola çıkarak, kişiliğiyle bağ kurması gibi oldukça zorlu bir iş yapması isteniyor. Bir bulmaca etkinliğinde ise, “lider, Atatürk, marş, bayrak, egemenlik, meclis, bayram” kavramlarını bulmaları isteniyor. Öğrenci bu kelimeleri elbette bulabilir ama bunun ona kazandırdıklarının neler olduğu tam bir muamma. Bu etkinliğin sonunda kavramların ne ifade ettiği de soruluyor ama cevaplar daha önceden bulmaca yoluyla öğrencilere ezberletilmiş olduğundan yapılan bu son iş, onların ezberleyip ezberlemediklerini kontrolden öte bir anlam taşımıyor.

        Sonuç olarak bilgi yine öğrencilere doğrudan sunulmakta, onların keşfetmesine, farklı düşünmesine, bilgiyi oluşturmasına izin verilmemektedir. İster canlandırma yaptıralım, ister bilgi teknolojilerini kullanarak etkinlik hazırlayalım ya da fotoğraf, resim yorumlatalım, öğrenci eskiden olduğu gibi “amaçlanan doğrulara” ulaştırılıyor. Aslında  sürekli bahsettiğim seviye üstü kavramlar nedeniyle bu da zor. Programın etkinliklerle dolu olması; iyi hazırlanmış, oluşturmacı yaklaşıma uygunmuş gibi bir izlenim verse de pedagojik açıdan eski “davranışçı” programlardan farklı olmadığı görülüyor.

 Toplumsal cinsiyet açısından da birkaç cümle söylemeden bu yazıyı bitirmek içimden gelmedi. Haberiniz olsun diye yazıyorum, evdeki eşyalar tanıtılırken kadınlar yine her yerdeler; ütü, tost makinesi, elektrikli süpürge, çamaşır makinesi… Erkek ev işi yapıyorsa orada mutlaka bir kadın var ve erkek ona yardım ederken görünüyor. Üstü örtülü ya da bana göre tamamen açık bir şekilde, erkek egemen söylem başka biçimler altında da olsa yeniden üretilmeye devam ediyor. Durum bu ve çocuklarımız inanın hayatla ilgili çok şey öğreniyor!

 

Yıldız Ayyıldız

Sınıf Öğretmeni

2008

 



[1] Hayat Bilgisi 1 (öğretmen kılavuz, öğrenci ders ve öğrenci çalışma kitapları) MEB

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder