3 Aralık 2017 Pazar

Şeyh Sait Ayaklanması

Baskın Oran




Fotoğraf, Şeyh Sait yakalandıktan sonra çekilmiş.
https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/f/f4/Sheikh_Said_Efendi_captured.jpg


Cumhuriyetin kuruluşundan 1938 yılına kadar çıkan çok sayıda Kürt ayaklanmalarının ilki ve ondört vilayete yayılması açısından en geniş kapsamlısı olan Şeyh Sait olayı Şubat 1925'te patlak verdi ve Nisan’a kadar sürdü. Ayaklanma, bir rastlantı sonucu yeterince hazırlık yapamadan başlamak zorunda kaldığı halde Diyarbakır'ı bile kuşattı ve ancak Cumhuriyet hükümetinin büyük masraflar yapması ve sonunda asilerin arkasını 1921 Türk-Fransız anlaşmasının 10. Maddesi hükmü sayesinde Fransız demiryolundan asker nakli yaparak çevirmesi sonucu bastırılabildi. Ayaklanmanın yansımaları 1930 Ağrı ayaklanması başta olmak üzere, 1937 yılına kadar sürmüştür.



1925 olayı hakkında iki önemli tartışma vardır:

a. Ayaklanmanın niteliği
b. Ayaklanmada İngiliz parmağı.

İlk tartışmada üç tez çatışır. Birincisi, duruşmalarda bizzat Şeyh Sait tarafından ifade edilen "dinsel hareket" tezidir. Kürtlerin Kurtuluş Savaşına güçlü biçimde katılmasının iki nedeninden birinin Hilafeti kurtarmak olduğu bilinmektedir (diğeri, Ermenistan'ın kurulması korkusudur). Hilafetin 1924'te kaldırılmasından kuvvet alan bu teze, "irtica hareketidir" diyerek dönemin yöneticileri de katılmıştır. Çünkü rejim, başlattığı veya yapacağı reformlara direnci kırmak ve genel olarak muhalefeti susturmak için bu hareketten yararlanacak ve Takrir-i Sükun yasasını çıkartacaktır. Nitekim, en önce tutuklananlar, ayaklanmaya karşı olan komünistlerdir.

İkinci tez, ayaklanmanın feodal ve dolayısıyla gerici nitelikte olduğudur. Buna göre Kemalistler bir burjuva devrimi yapmakta, geri kalmış feodal doğu bölgesi de bu ilerici hare- kete tepki göstermektedir. Türkiye Komünist Partisinin desteklediği ve burjuva devrimlerinin feodal sosyo-ekonomik düzeni ortadan kaldırmaya giriştikleri varsayımı üzerine dayanan bu görüş, Kurtuluş Savaşını eşrafla ittifak yaparak başarıya ulaştıran Kemalistlerin kırsal bölgelerdeki feodal düzene dokunmaya girişememiş oldukları gerçeği göz önünde tutulduğunda zayıf kalmaktadır.

Üçüncü tez, olayı bir Kürt milliyetçilik hareketi olarak görür. Buna göre, olayın yalnızca görünümü dinseldir. Bunun nedeni de, ayaklanmayı asıl örgütleyen ve Kürt bağımsızlığı için çalışan muvazzaf subaylardan oluşan çok gizli Azadi örgütünün (kuruluşu: 1921 sonu veya 1922), Kürt aşiret insanı üzerinde fazla etki yapamayacağını bildiği için hareketin başına halkın dilinden anlayacak bir din adamını geçirmek zorunda kalışıdır. Nitekim bir Nakşibendi olan Şeyh Sait, Azadi lideri Cibranlı Halit Bey'in eniştesidir. Zaten, duruşmalar sırasında mahkeme başkanı da isyanın amacının Kürt bağımsızlığı olduğunu söylemiştir.

İkinci tartışmaya gelince. Doğu ayaklanmasının çıkmasındaki İngiliz rolüne inanılmasının üç dayanağı vardır. Birincisi, Şeyh Sait'in karargahında İngiliz silah şirketlerinin katalogunun bulunmuş olmasıdır. Bu bir şey ifade etmez, çünkü İngiliz silah tacirleri herkese, bu arada İngiltere’nin düşmanlarına bile silah satmışlardır. İkincisi, olaydan kısa süre önce Hakkari'de çıkan 1924 Nasturi ayaklanmasını İngiltere’nin açıkça tahrik etmiş ve desteklemiş olmasıdır. Üçüncüsü, bu sayede İngiltere’nin Musul'a 1926'da sahip olmasının çok kolaylaşmış bulunmasıdır ki, en fazla bu neden ileri sürülmektedir.


Diğer yandan, ayaklanma başlar başlamaz Anadolu'daki İngiliz konsolosluklarının, Londra'ya, isyanın Irak'a müdahale için bahane olarak kullanılmak üzere Ankara tarafından Çıkarılmış olabileceğine ilişkin telgraflar yağdırmaya başladıkları bilinmektedir. Ayrıca, ayaklanmanın çıktığı Genç vilayeti (şimdi Bingöl'e bağlıdır) İngiltere’nin egemen olduğu Irak sınırına çok uzaktır. Yayınlanmış bulunan İngiliz gizli belgeleri arasında böyle bir İngiliz parmağına ilişkin herhangi bir kanıt da bulunamamıştır. Elimizdeki verilere göre, İngiliz parmağı tezinin sonuçtan sebebe gidişin tipik bir örneği olduğuna karar vermek doğru gözükmektedir. Yani, bu tez, işin sonunda isyandan İngiltere’nin büyük yarar sağlamış olmasından kalkarak, isyanın İngiltere tarafından çıkarılmış olması gerektiğine gitmektedir.

Baskın Oran, Atatürk Milliyetçiliği, resmi ideoloji dışı bir inceleme, 5. Basım, Ankara. Bilgi Y., 1999, s.214-220

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder