11 Aralık 2018 Salı

Büyük İskender'in Kayıp Lahdi

Roger Wilson (Prof. Dr.)
Nottingham Üniversitesi, Arkeoloji Bölümü


"Jül Sezar... Ölümün gençliğinde vurduğu ve böylece mağlup bir dünyanın intikamını aldığı o deli ama şanlı serüvenci,   Büyük İskender'in cesedini taşıyan kayadan yontma lahde acele bir ziyarette bulundu."  Lucanus, MS 1. yüzyıl


Yapımının iki yılda tamamlandığı söylenen İskender'in gayet süslü cenaze arabasının
Diodorus tarafından anlatıldığı biçimde canlandırılmış çizimi. Kaynak: age, s. 224

Zaman: MÖ 4. yüzyıl
Mekan: İskenderiye, Mısır



İSKENDER, İÖ 323 yılında Babil'de öldüğünde hiç kuşkusuz cesedinin Aegai'de (günümüz Kuzey Yunanistan'ında Vergina) Makedonya krallarının geleneksel kraliyet mezarlığında gömüleceği umuluyor­du. Babil'de cesedi yakılmak yerine tahnit edildi. Selefini gömmek yeni kralın yasal hakkı olduğu için imparatorluğunda hak iddia edenler, onun yerine geçme mücadelesine girince, bir iktidar mücadelesinin odak noktası oldu. İskender'in Batı Mısır çöllerinde Zeus Ammon'un kehanet ocağı olan Siwa'da gömülmek istediği söylenir. İskender'e orada kendisinin "Ra'nın oğlu" olduğu, yani Zeus Ammon'un oğlu olduğu söylenerek iltifat edilmişti. 

Bu tanrının özelliği olan koç boynuzları bundan sonra kimi zaman İskender'in çeşitli tasvirlerine eklenmiştir. Siwa'da gömülmek onun gerçek isteği miydi, yoksa ölümünden sonraki propaganda savaşı için o günlerde uydurulmuş bir hikaye miydi, bunu asla kesinlikle bilemeyeceğiz. 
II. Filip zamanında Makedonya Krallığı

Mısır'a Yolculuk 
Sonunda İskender'in cesedini kazanmayı başaran Mısır hükümdarı Ptolemaios Soter (İÖ 304-284) oldu: Soter, Şam'a gitti ve burada cesedi Babil'den göndermekten sorumlu satrap Arrhidaeus'la görüştü. Herhalde bura­da büyük paraların el değiştirmesinden sonra, cenaze alayının rotası tamamen değiştirildi ve ceset Make­donya'ya değil de Mısır'a doğru yoluna devam etti. İskender'in son istirahatgahının ayrıntılarını değil de, yapımı iki yıl süren gayet süslü cenaze arabası hak­kında daha çok şey biliyor olmamız da tarihi açıdan  garip bir tecellidir. Sicilyalı tarihçi Diodoros, yazdığı tarihinde, İÖ 1. yüzyılda görgü tanıklarının ifadelerine dayanarak, arabanın gayet ayrıntılı bir tarifini bırakmıştır. 

Bundan sonra olanlar tam olarak bilinmemektedir. Bir tarihi geleneğe göre İskender'in cesedi İskenderi­ye'ye gönderilmeden önce Memphis'e götürülmüş­tür. Kısa bir süre için de olsa Memphis'de toprağa ve­rilmiş olması akla yatkın görünmektedir. Ancak İs­kender'in cesedi konusundaki başlıca kaynaklarımız olan Diodoros ve Strabon, Memphis'ten söz etmedik­leri için kaynaklardan biri olan Curtius Rufus'un, bunun "birkaç yıllığına" olduğu iddiası sorgulanabi­lir. İskender'in cesedi Ptolemaios Soter'in hükümdarlığının sonu gelmeden çok önce İskenderiye'ye taşınmış ve burada altın bir tabut içinde sergilenmiştir. Ancak bu İskender'in son istirahatgahı olmayacaktı. Ptolemaios Soter'in haleflerinden Ptolemaios Philopator'un (İÖ 221-205) Ptolemaios hanedanı için yap­tırdığı Sema ya da Soma (kaynaklar iki adı da ver­mektedirler) mozolesinde Ptolemaios'un Mısır hükümdarları olan seleflerinin yanı sıra İskender'in cesedi de bulunuyordu. Bu anıt, İskender'in, İskenderi­ye'deki özgün istirahatgahının çevresinde inşa edilmiş olabilirse de, oraya yakın yeni bir yerde de kurulmuş olabilir. Bu durumda İskender'in ilk gömüldüğü yer çok geçmeden unutulmuş olacaktır. Ancak İsken­der'e o zaman bile rahat verilmemişti: X. Ptolemaios (İÖ 107-88) altın tabutu çalıp yerine ak mermerden bir tabut bıraktı. 

Mezarın son kayıtlı ziyaretçisi 215 yılında Roma imparatoru Caracalla idi. Anıt 273 yılında İskenderye'de baş gösteren ayaklanmalar sırasında muhteme­len imha edilmiştir. Bu olaydan yüz yıl sonra İskende­riye'yi ziyaret eden piskopos John Chrysostom meza­rın yerinin bile unutulmuş olduğunu yazmıştır. 
Ptolemaioslar döneminde İskenderiye'nin planı ve
İskender'in mezarının  Sema'daki yeri. age. s. 225


Kayıp Mezar: Klasik Kaynaklar 
Bugün, İskender'in mezarına ait hiçbir ize rastlanıl­mamaktadır ve mezardan kalan da herhalde çağdaş İskenderiye'nin altında kalmıştır. Ama mezarın nerede olduğunu yaklaşık olarak biliyoruz: Strabon, bunun doğu limanın yanında krallık ikametgahları, ta­pınaklar ve büyük parklarıyla "Saraylar" olarak bili­nen bölgede olduğunu belirtmektedir. İskender'in mezarının da kentin bu kuzeydoğu semtinde denize yakın ya da deniz kenarında olması mümkündür. An­cak elimizdeki yazılı kaynaklarda görünümü ya da boyutları hakkında açık bir ipucu yoktur ve mezarı, kentin, kilden yapılmış süslü lambaların üzerindeki küçük temsili resimlerinde tespit etmek pek inandırı­cı değildir. 

Latin şairi Lucanus'un birinci yüzyıldan kalma bir şiirinde, cesedin bir yeraltı odasında bulunduğu belir­tilmektedir. Lucanus mezarın biçim olarak piramite benzer olduğunu ima ediyorsa da, bundan inandırıcı bir görünümünü çıkarmak mümkün olamamıştır. 

İskender'in mezarının o zamanki mozolelerde ku­ral olduğu gibi (bunların en ünlüsü Türkiye'de Halikarnassos'ta [Bodrum'da] bize "mozole" sözcüğünü veren Kral Mausolus'un mezarıdır) kare ya da dikdört­gen olup olmadığını ya da dairevi biçimiyle gelenek­lerden ayrılıp ayrılmadığını bilemiyoruz. Lucanus'un arkeolojik dilde dairevi bir mezar (genelde üzerinde toprak bir höyük vardır) anlatmak için kullanılan tü­mülüs sözcüğünü kullanmış olması, İskender'in me­zarının mutlaka daire biçimli olduğunu kanıtlana­maz: Şiirlerde bu sözcük, tanımlamalardaki doğruluk yerine kafiye ya da vezin ihtiyacı için de seçilmiş ola­bilir. Gerçek şu ki, İskender'in mezarının biçimi ve süslemeleri hakkında bugün hiçbir gerçekçi fikre sa­hip değiliz ve bu anıtı görmüş ya da ondan etkilenmiş olanların eski çağlarda mutlaka var olmuş olması ge­reken yazılı metinleri de, ne yazık ki günümüze kadar ulaşmamıştır. 

Numidia'daki Benzerleri 
Somut kanıt olmaması karşısında varsayımlara git­mek zorundayız. Kuzey Afrika'da Mısır dışında günümüze kalan en önemli Roma öncesi anıtlar hiç kuşkusuz Numidialı kral ve prenslerin Cezayir'de Siga, Tipasa, Constantine ve Batna ile Tunus'ta Do­ugga'daki örneklerdir. Bunların hepsi Yunan Helenis­tik dünyasıyla yakın ilişkileri gösterirler ve hemen hemen hepsinde görülen dört eşit olmayan parçaya bölünmüş yüksek sahte kapı, Makedonya mezar mi­marisinde çok yaygındır. 
 Le Medracen (1889, Gravür baskı)


Bu Numidia mezarlarının en büyüğü ve en etkile­yicisi Batna yakınlarındaki Le Medracen dairevi mozolesi (çapı 59 metre) ve Tipasa yakınlarındaki "Hı­ristiyan Kadının Mezarı" olarak bilinen (sahte kapı üzerindeki bölme çizgileri nedeniyle yanlışlıkla böy­le adlandırılmıştır) ve çapı 63 metre olandır. Birinci­si daha eski olup İÖ 200 ila 150 yılları arasında yapıldığı tahmin edilmektedir. Tipasa mezarı ondan yüz yıl sonra yapılmıştır. Le Medracen vahşi ve ıssız bir doğanın ortasında tek başınadır ve onun ait olma­sı gereken yerleşim yeri günümüze kadar tespit edilebilmiş değildir. Şu anda bu dairevi Numidia mezarlarının Akdeniz dünyasında öncüleri yoktur. Her ikisi de İskender'in mezarının bilinen iki unsu­runu taşımaktadır: Anıtın dışında başlayan bir geçitle erişilen bir yeraltı mezar odası ve piramit biçi­nıinde bir çatı. 
Augustus'un Mozolesi

Bunlardan her ikisinde de İskender'in İskenderi­ye'deki mezarının model olarak alınmış olması mümkün müdür? Yunan dünyasının Mısır'a en yakın yeri olan Cyrenaica'da (Doğu Libya'da) geç Helenistik dö­nemde daire şeklinde mozolelerin ortaya çıkması bir rastlantı mıdır? Augustus'un Roma İmparatorluğu üzerinde hakimiyetini pekiştirmeye çalıştığı dönem­de hanedan emellerini ifade için kendisine İÖ 28 yı­lında Roma'da Campus Martius'ta daire biçiminde bir mozole inşa ettirmiş olması da bir rastlantı mı­dır? Bu mozole ondan sonra Roma dönemi boyunca aristokrat seçkinlerin gösterişli mezarlarına model olmuştu. Daire biçimi Roma'daki Hadrianus mozo­lesinde (Castel Sant'Angelo) ve Ravenna'da Theo­deric'in mezarında görülür. Çok daha sonraları, 18. yüzyılda, bu model Yorkshire'da Howard'da ve Lin­colnshire'da Brocklesby'deki mükemmel örnekler gibi Avrupa'nın başka yerlerinde görkemli aile mo­zoleleri örnekleri olarak yeniden keşfedilmiştir. 

Şu halde İskender'in, İskenderiye'deki mezarının daire biçimli olduğu ve önce Numidialı kralların ve sonra da Augustus'un, ünlü seleflerinin mozolesini örnek aldıkları varsayımı ileri sürülebilir. lskender'in mezarının ya serbest ya da birbirine bağlı sütun­larla çevrili olduğunu (Le Medracen ve Tipasa'da ol­duğu gibi) ve heykel bakımından da zengin olduğunu tahmin edebiliriz. Ama bütün bunlar somut kanıt­lardan yoksundur. Son zamanlarda Achille Adriani tarafından lskenderiye'deki doğu mezarlığında ak mermerden yapılma basit bir mezarın İskender'in mezarı olarak gösterilmesi girişimi inandırıcı değil­dir. Ancak arkeologlar gerçek mezarın kalıntılarını çağdaş İskenderiye'nın altında (bir rastlantıyla) bula­na kadar, bu olağanüstü insanın son istirahatgahının neye benzediğini asla öğrenemeyeceğiz.
Alexander the Great
Antik Roma zemin mozaiği
Faun Evi, Pompei

Kaynak: Eski Dünyanın Yetmiş Büyük Gizemi, Oğlak Yayınları, 51. Bölüm (Roger Wilson), 2002, s. 223-26, çev. Mehmet Harmancı
....

Antik Aigai şehri için bkz.
https://www.youtube.com/watch?v=ueh7ILaad4U  (antik Aigai'la ilgili kısa tanıtım)
https://www.youtube.com/watch?v=KEBp-CMFJfQ  (3D anıt mezar)
https://www.youtube.com/watch?v=du6oU2YZtXU (tur, gayet iyi)


Mısır ve Roma ve Helenistik Dönemle ilgili şunlara da bkz. 
https://tarihegitimi.blogspot.com/2018/12/iskenderiye-kutuphanesini-kim-yakt.html

İskenderiye Kütüphanesini Kim Yaktı?


https://tarihegitimi.blogspot.com/2016/01/devlerin-ask-kleopatra-sezar-ve-antonius.html (

Kleopatra, Sezar ve Antonius)


Büyük İskender ve Helenistik Dönem


Kısa Eski Mısır Tarihi ve Ders Planı


Roma Uygarlığı


"İskender Lahdi" olarak anılan lahit için bkz. 
https://kaynaklarlatarih.blogspot.com/2017/06/iskender-lahdi.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder