17 Mart 2019 Pazar

Mitos Türleri


Samuel Henry Hooke


a. Ritüel Mitosları
Bu kitapta anlatılan mitoslar  hakkındaki bilgilerimizin kaynağı olan metinlerin çoğunun, tapınak arşivlerinden geldiği iyi bilinen bir olgudur.  Bu  metinlerden,  Nil  ve  Dicle-Fırat vadilerinde,  tarımsal temellere dayanan  oldukça  gelişmiş  kent uygarlıklarının yaşandığı anlaşılmaktadır. Söz konusu metinler,  Mısır'da ve Mezopotamya'da yaşayan insanların, ritüel (tören) adını verdiğimiz incelikli bir etkinlik biçimi  yarattıklarını göstermektedir.  Bu etkinlikler,  tapınaklardaki geniş bir rahipler takımı tarafından yürütüldü. Ritüeller, söz konusu eylemlerin   yürütülmesinde   izlenmesi  gereken  yolların   doğru biçimlerinin neler olduğu hakkındaki uzmanlık bilgisine sahip yetkili kimselerce, belirli zamanlarda, değişmez bir biçimde yerine getirilen bir  eylemler  sistemi  oluşturdular.  Bu  inceden  inceye  işlenmiş etkinlikler sisteminin tümü, insanın kendini kuşatmış bulduğu, nasıl görünecekleri  önceden  hesaplanamayan güçlerin  denetlenerek, topluluğun  esenliğini  sağlama  amacıyla  geliştirildi.  Ama  bugün biliyoruz  ki  ritüel,  yalnızca  eylemlerden  oluşmuyordu;  eylemlere, sihirsel etkileri ritüelin asal  bir parçasını oluşturan sözler, şarkılar, afsunlar  eşlik  ediyordu.  Başka  bir  deyişle, ritüel,  Yunanlıların drômenon [dram] olarak adlandırdıkları "yapılan" eylemler bölümüyle, muthos [öykü][1] olarak adlandırdıkları "söylenen" sözler bölümünden, yani  mitos  (mit)  bölümünden oluştu.  Ritüelde  mitos,  oynanmakta olunan oyunun öyküsünü anlattı; belli bir durumu betimledi; ne var ki bu öykü, izleyici kitlesini eğlendirmek için söylenen sözler değildi; öykü,  sözlerle bir  güç,  bir  erk  yaratılması  için  söylendi.  Sihirli sözlerin ard arda yinelenmesi, anlatılan durumun oluşmasını ya da yeniden oluşmasını sağlayacak güce sahipti. 
İleride göreceğimiz gibi, Babilonya Yeni  Yıl  Şenliğinin  odağında,  rahiplerin  şakıdıkları yaradılış mitosu olan  Enuma Eliş[2] bulunuyordu  ve  bu  mitosun  şarkı biçiminde okunması birşeyler "yaratıyordu", ritüelin canlandırdığı duruma bir değişiklik getiriyordu.

Dolayısıyla, bu tür ritüellerin topluluk yaşamının asal bir öğesini oluşturduğu bir toplumda,
mitosda  sözü  edilen  öykünün  gerçekten yaşanıp yaşanmadığının önemli olmadığı sonucuna
varılabilir. Tarihin işlevi, geçmiş toplulukların davranışlarını olabildiğince doğrulukla ortaya
çıkarıp, kaydetmektir; yani belli bir tür bilgiyi bulup, onu öteki bilgilerden ayırmaktır.  Mitosun
işlevi ise,  bilgi  değil eylem, topluluğun doğrudan doğruya varlığını sürdürmesi için asal önem
taşıyan bir eylemdi. İnsanlık geçmişte, tarih bilgisine hiç bir gereksinim duymadan uzun dönemler
yaşadı; ama tarihsel kayıtların ilk biçimlerinin görülmesinden çok önceleri, mitosun topluluğun
yaşamında yaşamsal bir  işlevi  vardı;  ritüelin  asal  bir  öğesi  olarak  mitos,  topluluğun
varlığının bağımlı olduğu koşulların yaratılmasına yardımcı oldu.

Mitosun bu türüne "ritüel mitosları" dememizin nedeni budur. Bu mitos  türü  adını  işlevinden, 
ritüelin  istenen  sonucu  sağlamasına yardımcı olmasından almaktadır. Mitosun en eski türü budur.

b. Orijin (Etiolojik) Mitosları
Bu mitos  türü  daha çok  "etiolojik mitos" (neden bilimsel mitos) olarak adlandırılır. Bu mitos da
oldukça eski bir türdür; bazı bilginlerin onu en eski mitos türü saymalarına neden olacak kadar
eski bir türdür. İşlevi,  bir  göreneğin,  bir  adın,  ya  da  hatta  bir  nesnenin  nasıl doğduğunun imgesel bir açıklamasını sunmaktır. Örneğin, Sümer'in "Enlil  ile Kazma" mitosu, bu en  değerli  tarım aracının bir tanrının etkinliğiyle nasıl doğduğunu açıklamaya çalışan bir öyküdür. Etiolojik mitosun bir başka örneği, Yakub'un bir doğaüstü varlıkla çatışmasını anlatan İbrani mitosudur.[3] Bu öykü, İsrail oğullarının eski bir yiyecek tabusunun konuş nedeninin bir açıklamasını sunmaktadır.

c. Kült Mitosları
İsrail  dininin  gelişmesi  sırasında,  mitosun  yeni  bir  kullanım biçiminin doğduğu görülür.
"Ahit Kitabı"nda[4] betimlenen üç mevsim şenliği,  İsrail  oğullarının  Kenan  ülkesine yerleşmelerinin  erken evrelerinde,  Beyt-el,  Şekem  ve  Şilo[5]  gibi  çeşitli  yerel  sunaklarda kutlandı. Fısıh bayramı, Pentikost ya da haftalar bayramı denen bayram ile  haymeler  bayramı  (çadır  bayramı,  Tabernak)  olarak üç  şenliğin herbirinde adaklar getirildi ve herbirinin yerel sunaklarının rahiplerince yürütülüp  sürdürülen  özel  ritüelleri  vardı.  Bu  şenlikler  sırasında, ritüelin önemli bir bölümünü, rahiplerin kamu önünde, İsrail oğulları tarihinin  odak  noktaları  sayılabilecek  bazı  olayları  şarkı  biçiminde okuyarak anlatmaları oluşturuyordu; bu okuyuşlara, halkın rahiplerin söylediklerine yanıt niteliğindeki birlikte okuyuşları eşlik ediyordu. İsrail toplumunun içine en derin biçimde sinmiş tarih geleneklerinden biri,  halkın  Mısır  tutsaklığından  kurtuluşunun  anılmasıydı.  Fısıh bayramında bu olay, kökeni, böylece kutlanan  tarihsel olaydan çok daha eskilere dayanan bir ritüel ile kutlanıyordu.

Söz konusu ritüele eşlik eden kült mitosu, olayı, tarih terimleriyle değil, bir dereceye dek Babilonya  ve  Kenan  ülkesi  mitoslarından  alınan  öğelerce  göre anlatmaktaydı.  Söz  konusu kült mitosunun
işlevi, Yehova ile  İsrail oğulları arasındaki ahit ilişkisinin onaylanması ve Yehova'nın gücünün
ve  görkeminin  övülüp  yüceltilmesi  idi.  Mitos, bu  yeni  kullanım biçiminde,   ritüel   mitosu   iken   sahip   olduğu   sihirsel   güçten soyutlanmış   durumdaydı.   Kült   mitosunun   "kurtuluşun   tarihi" kavramını İsrail halkına sunuş eğiliminin, ileride olacaklara ilişkin bir kahinlik  niteliği  kazandırılmış  biçimiyle  kullanılışında,  daha  da geliştirildiğini  görebiliriz.   Mitos,  bu  biçiminde  de  bir  durumu betimlemekle,  bu  biçiminde  de  söz  konusu  durumun  sürmesini sağlama işlevine sahip olmakla birlikte, artık bu işlevleri sihirsel bir güçle değil, fakat moral güç kanalıyla yerine getirmeye çalışmaktadır. İsrail  peygamberlerince  kullanılışında  gördüğümüz  gibi,  mitosun işlevi,  kült  mitosları  türünde,  daha  yüksek  bir  düzeye  çıkarılmış bulunmaktadır.

d. Prestij Mitosları
Mitosun   daha  önce  sözünü  ettiğimiz   türlerinin   hiç  birisine benzemeyişiyle dikkati çeken bir türü daha vardır. Bu türün işlevi, bir halk  kahramanının  doğuşuna  ve  yaptıklarına  bir  gizem  ve  tansık havası  vermektir.  Musa'nın  doğuşu  ve  sazlardan  yapılmış  hasır  bir sandık   (sepet)   içinde  Nil'e  salıverilişi   öyküsü  bir   tarih  bilgisi geleneğine dayanmış  olabilirse  de,  bu  tarih  geleneği  ile  Sargon, Kyros,  Romulus  ile  Remus  ve  halkın  imgeleminde  yaşatılan  öteki kahramanların benzeri öyküleri arasında koşutluklar görülebilir.  Dan oğullarının kahramanı Samson'un[6] doğuşu ve  yaptıkları, Dan sıptını (kabilesini)  ve onun kahramanını övüp  yüceltmeyi  amaçlayan mitos terimleriyle anlatılır.  Sözü açılmışken,  Samson öyküsünde bir güneş mitosu  arama  girişiminin  pek  tutmadığını  belirtiverelim.  İlya  ile Elişa'nın  işleriyle  ilgili  öyküler  de  (bu  son  örnekte  aynı  zamanda Yehova'nın  görkemini  yüceltme motifi bulunsa  da)  prestij  mitosları sınıfı  içine sokulabilir. Prestij  mitosları aynı zamanda ünlü  kentlerin adları  çevresinde oluşma  eğilimi  gösterirler.  Troya tanrıların  eliyle kurulur;  hatta  Sion  bile,  tanrıların  yaşadıkları  yerleri  betimleyen mitoslarda kullanılan deyişle "kuzeyin kıyılarında"  kurulmuş olduğu söylenerek, Babilonya ve Kenan ülkesi mitolojisinden alınmış sözlerle anlatılır.

e. Eskatalogya Mitosları
Eskatalogya[7] mitosları, Zoroasterciliğin eskatalogyasına[8] birşeyler borçlu   olabilirlerse   de,  bu   tür,   özellikle   Yahudi   ve   Hıristiyan düşünüşünün   karakteristik   bir   öğesini  oluşturur.   Peygamberlerin yazılarında ve her şeyden çok vahiy yazınında[9] bu dünya düzeninin bir genel  yıkım  (katastrofi)  ile  sona  ereceği  düşüncesi  önemli  bir  yere sahiptir.   Peygamberler,   "kurtuluşun   tarihi"nin,   tanrının   dünyanın gidişine   su   götürmez   bir   biçimde   karışmasıyla   tamamlanacağına inanmışlardı.  "Son günlerde  [ahir zamanda] şunlar şunlar olacak" deyişi peygamberlik  (kehanet)  sözlüğünün[10]  tipik  bir  sözüdür.  Peygamberler sonul  durumu  betimlemeye  kalktıklarında,  mitos  diline  geri  dönmek zorunda    kalırlar.    Babilonya    Yaradılış    Mitosunda    Marduk'un kaos-ejderini yenişini anlatan sözler Yehova'nın kötülük güçlerine karşı kazanacağı  sonul  zaferi  betimlemelerinde  kullanacakları  imgesel malzemeyi sunmaktadır. Tanrının  [evreni]  yaradış eyleminin, tarih ufkunun   dışına   düşmesinden   dolayı,   ancak   mitos   diliyle betimlenebilmesinde olduğu gibi, Tanrının tarihi sona erdiren eylemi de, ancak mitos terimleriyle anlatılabilir.

Mitosun   eskatalogya   alanında   kullanılışı,   Yahudilikten Hıristiyanlığa  taşınmış   olup,  en   eksiksiz   görünümü  Kitabı Mukaddes,   Yeni  Ahit  (İncili  Şerif)  bölümü,  "Yuhannanın  Vahyi" kitabında alır.

Mitos  kategorisinin incil  öykülerini  açıklamada  kullanıldığını söylemenin,   hiç    bir   biçimde   bu   öykülerin    asal   tarihsel gerçekliklerini   sorgulamaya   kalkmak   amacını   taşımadığını belirtmekte yarar var. Çünkü, İsrail peygamberlerinin ve İsa'nın ilk havarilerinin  yaptığı   gibi,   Tanrı'nın  insanlık  tarihine   (fiilen) girdiğine inananlar için, tarihte, olayların nedenlerinin ve doğalarının tarihsel nedensellik sınırının ötesine taştıkları belli bazı anlar vardır. Burada mitosun işlevi, insanlara başka yollarla dile getirilemeyecek, anlatılamayacak  şeyleri,  imgeleri  kullanarak,  simgesel  terimlerle anlatmaktır.  İşte. burada  mitos,  simgeciliğin  bir  uzantısı  olarak görünür.


Samuel Henry Hooke, Ortadoğu Mitolojisi, Çev. Alaeddin Şenel, İmge Yayınları, s. 10-15, 1993, İstanbul




[1] Bunlar   ve   bundan   sonraki ayraçlar, tersi   belirtilmedikçe çevire ne aittir (ç.n.).

[2] Destanın "başlangıçta göklerde" ya da "bir zamanlar göklerde" anlamına gelen ilk iki sözcüğü, bilim adamlarınca destanın adı olarak alınıp benimsenmiştir (ç.n.).

[3] Kitabı Mukaddes, Eski  Ahit  ve  Yeni  Ahit  ("Tevrat"  ve  "İncil")  bir heyetçe  çevrilip  İbrani,  Kildani  ve  Yunani  dillerinden son  tashih  edilmiş tercümedir,  İstanbul,  1981,  Kitabı  Mukaddes  Şirketi  yayını,  Eski  Ahit (Tevrat)  bölümü,  "Tekvin"  kitabı,  32.  bab'da,  22-32'de,  Yakub'un,  seher sökünceye  kadar  iri  bir  adamla  güreştiği,  güreşte  uyluk  başının  incildiği, güreştiği  yabancıyı  "beni  mübarek  kılmadıkça  seni  bırakmam"   deyişi, yabancının   "Artık   sana   Yakub   değil,    ancak   İsrail   [Allah'la   uğraşan] denilecek;  çünkü  Allah  ile  ve  insanlarla  uğraşıp yendin"  dediği;  Yakub'un "Allahı  yüz  yüze  gördüm   ve   canım   sağ   kaldı"   diye  o  yere   " Penueli" (Allalı'ın  yüzü)  adını    koyduğu  yazılıdır.  İbranilerin  bir  koluna  daha  sonra İsrail  oğulları  denmesi  bu  ad  değiştirmeye  dayandırıldığı  gibi,  Musevilerin elin  uyluk  başını  yemeyişleri  de  bu  kaynağa  dayandırılır:  "Tekvin",  32:32 "Bunun   için   bugüne  kadar   İsrail   oğulları   uyluk   başı üzerindeki  
kalça adalesini  yemezler;  çünkü  [Allah]   Yakub'un  uyluk  başına kalça  adalesine dokundu" 
denir  (ç.n.).

[4] "Ahit  Kitabı"  için  bak.  s.   174

[5]  Beyt-el  için  bak.  Kitabı   Mukaddes  (1981   Türkçe  baskısı)  örneğin "Tekvin",   28:19; 
Şekem  için,   "Yeşu"  kitabı,  20:7;  Şilo  için,   "Yeşu"   18:1 (ç .n.).

[6]  Bak.  s. 199   (ç.n.).

[7] Eskatalogya,  bu dünya  yaşamının    sonu  (mahşer)  ve  ötedünya  yaşamı ile  ilgili  konuların
 genel  adıdır  (ç.n.).

[8] 6.   yüzyılda,   İran’da   yaşayan   Pers   peygamberi   Zoroaster (Zaratustra)  tarafından  kurulan  bir  din  olan  Zoroasterciliğe  (Zerdüştlüğe) göre,   bu  dünya  yaşamı,   iyilik   ve  kötülük  tanrılarının  (Ahura  Mazda  ile Ahriman'ın)   çevrelerinde   toplanmış  iyilik  ve   kötülük  güçlerinin  sürekli savaşıdır;    insanın    görevi   bu   savaşta   iyilik   güçlerinin   yanında   yer almaktır;  bu  savaş,  mahşerde  Ahura  Mazda'nın  göndereceği  ergimiş  metal selinin    dünyayı   kötülük   güçlerinden   tümüyle   arındıracağı   güne   dek sürecektir  (ç.n.).

[9]  Apokaliptik  literatürde,  yani  Kitabı   Mukaddes'deki   "Yuhanna'nın Vahyi"   kitabında, 
öteki  kitaplarındaki  vahiylerde  ve   Kitabı   Mukaddes'e alınmayan  öteki  vahiy  metinlerinde  (ç.n.).

[10] d Kitabı  Mukaddes'in İngilizce  çevirisindeki,  örneğin  The Holy Bible (Revised   Standard  
Version-Catholic   Edition,   London   Catholic   Truth Society  yayını,   1966  baskısında, "Amos",   7: 1 -7  (Karş.  Kitabı  Mukaddes, 1981   Türkçe   baskısı,   "Amos",   7: 1-7)   birkaç   kez   geçen   "pro phesing" sözcüğünün   hem   "peygamberlik   etmek"   hem  de   ''kehanette   bulunmak" anlamına   gelmesinin   de   gösterdiği   gibi,   İbranilerde   peygamberlik   ile kahinlik   içiçeydi;   bununla  birlikte,   Musa'nın   kardeşi   Harun'un   soyuna tapınak  işlerine  bakma  hak  ve   görevi   verilmiş   olup,     bu  kimseler  için, içlerinden    peygamberler    de   çıkabilmekle   birlikte,    daha   çok,    rahip anlamında  olarak  "kahin"  sıfatı  kullanılır  (ç.n.).


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder