Temel mitosların Sümerli biçimiyle
bulduğumuz ikincisi[3], çok geniş
bir alana yayılmış olan Yaradılış mitosudur. Burada, eskiçağ (antik) yaradılış mitoslarından hiç birisinde,
ex
nihilo (hiç yoktan)
yaratış kavramıyla karşılaşmadığımızı belirtmeliyiz.
Tüm eskiçağ, mitoslarında
yaratış, başlangıçtaki kargaşa (kaos) durumuna bir düzen verme eylemi olarak
görünür. Asur-Babil malzemesini incelemeye başlayınca, kozmogoni mitosunun (evrenin
oluşumu mitosunun) burada tek bir ana biçimiyle, ünlü Enuma Eliş ile, günümüzde genellikle kullanılan
adıyla söylemek gerekirse, "Yaradılış Destanı" biçiminde bulunduğunu
göreceğiz.
Ancak Sümer malzemesinde Asur-Babil yaradılış mitosunun dengi olan
bir şeyle karşılaşılmaz. Profesör Kramer, Sümer kozmogonisinin çeşitli orijin
mitoslarından derlenerek toparlanması gerektiğini göstermiştir ve aşağıdaki
anlatıma[4]
onun bu yoldaki araştırmalarına dayanmaktadır. Bununla birlikte, Kramer,
Sümerce bilgimizde büyük boşlukların bulunduğunu ve Sümer mitoslarının
üzerlerine yazılmasıyla zamanımıza kalabilmeleri sağlanan tabletlerin
birçoğunun kırık ve eksik olduğunu anımsatmaya özen gösterir. Böyle olunca,
Sümerce bilgimizin bugünkü durumuyla, Sümer mitolojisinin parçaları birbirine
tutarlı olarak bağlanmış bir anlatımını vermemizin olanağı bulunmamaktadır.
Bu gerçekten de güzel olan görseli dikkat çekmek amacıyla buraya aldım ! Bu Sümer silindir mühründe geleneksel kayıklarla ulaşılabilen deniz/su kenarında bir kapı görünüyor. Bu yerin/şehrin Eridu olduğu bu yapının da Enki'nin Evi veya tapınağı olduğu iddia ediliyor. Mühür British Museum'da BHRN31 numarasıyla kayıtlıymış. Ben online olarak araştırdım ama bulamadım. Benim için doğrulanmamış bir görseldir. Görsel tek bir kaynaktan yayılmış (yukarıdaki link) DK |
Anlatış
kolaylığı sağlaması bakımından Sümer Yaradılış mitosları, "evrenin kökeni", "evrenin düzene konması" ve
"insanın yaradılışı" olarak üç başlık altında toplanabilir.
Evrenin Kökeni: Sümer tanrılarının bir listesini veren bir tablette, adı "deniz" için kullanılan ideogramla[5] yazılan tanrıça Nammu, "Gök'ü ve Yer'i doğuran ana" olarak betimlenir. Öteki mitoslardan, gökyüzünün ve yeryüzünün, başlangıçta, tabanı yer, tepesi gök olan bir dağı oluşturdukları anlaşılıyor. Gök, tanrı An; Yer, tanrıça Ki olarak kişileştirilmiştir; onların birleşmelerinden de hava-tanrı Enlil doğmuştur; Enlil ise Gök ile Yer'i birbirinden ayırmış, evreni gökle yerin birbirinden hava ile ayrıldığı bir varlık biçimine sokmuştur. Sümer mitolojisinde ilksel denizin kökeni hakkında ise herhangi bir açıklama verilmemektedir.
Evrenin Düzenlenmesi: Yaradılış
motifinin evrenin düzene sokulmasıyla ilgili yönü, göksel cisimlerin ve Sümer uygarlığının
çeşitli öğelerinin nasıl var olduklarını açıklayan birçok mitos ile
anlatılmıştır. Söz konusu mitoslardan ilki, ay-tanrı Nanna'nın, ya da öteki [Sami] adıyla Sin'in doğuşuyla ilgilidir. Ayrıntıları
açık değildir ve ileride edinilecek bilgiler bunlarda değişiklikleri
gerektirebilir; bununla birlikte, mitosun ana çizgisi, Sümer panteonunun yüce
tanrısı olan, sunağı Nippur kentinde
bulunan Enlil'in tanrıça Ninlil'e
tutulması ve bu tanrıça, Nunbirdu Irmağı'nda yelken açmış seyrederken onun
ırzına geçmesi doğrultusunda gelişir. Enlil bu ağır suçundan dolayı yeraltı
dünyasına sürülür; ama karnı iyice şişmiş olan Ninlil geride bırakılmayı
kabul etmez ve Enlil'in ardından ölüler dünyasına gitmeyi isteyip bu isteğinde direnir.
Böyle bir durum, Ninlil'in çocuğu ay-tanrı
Nanna'nın, göklerin ışığı olmak yerine,
karanlık ölüler dünyasında
doğmasına yol açınca, Enlil, Ninlil'in ölüler dünyasının üç tanrısal varlığının
annesi olmasını, onların
Nanna yerine bırakılmalarını sağlayarak, Nanna'nın göğe çıkmasına olanak
verecek karışık bir
plan hazırlar. Bu ilginç ve daha önce varlığından haberli olmadığımız mitosun,
daha önce sözünü ettiğimiz Tammuz-İştar mitosunun uğradığı değişikliğin bir
ipucunu verdiği açık. Tammuz ayinlerinde "Enlil" sözünün sık sık
Tammuz'un sanı olarak yer aldığını ve aynı biçimde İştar için
"Ninlil" adının kullanıldığını görürüz; öyle ki, İnanna'nın ölüler
dünyasına inişine ilişkin Sümer mitosunun en eski biçiminde açıklanmadan
bırakılmış olan iniş nedeni, İştar'ın yeraltı dünyasına inişinde, ay-tanrı
Nanna'nın doğuşuyla ilgili bu mitosda bir açıklamaya kavuşmaktadır.
Sümer
panteonunda ay-tanrı Nanna, öteki
adıyla Sin, tanrıların en büyüğüydü ve güneş-tanrı
Utu, Nanna ile eşi tanrıça Ningal'in çocuğu sayılıyordu. Daha sonraki İbrani kozmogonisinde bu durum
tersine çevrildi ve klasik çağ mitolojisinde olduğu gibi, güneş ışık saçan
tanrıların en büyüğü konumuna gelirken, ay, bir tanrı değil tanrıça sayıldı.
Sümerliler, Nanna'nın bir gaffeh, yani Fırat üzerinde ulaştırmacılıkta
kullanılan yuvarlık kayık içinde, kökenleri açıklanmış olmayan yıldızlar ve
gezegenler eşliğinde yolculuk ettiğine inandılar.
Enlil
gökyüzünü yeryüzünden ayırdıktan sonra ve göklerin aydınlanması, [ay-tanrı]
Nanna [güneş-tanrı] Utu ile öteki gezegenler ve yıldızlar tarafından
sağlandıktan sonra, sıra, evrenin yeryüzü bölümünün düzene sokulmasına gelmişti
ve yeryüzü düzeninin çeşitli öğeleriyle ilgili çeşitli mitoslar geliştirildi.
Pek de mantığa uygun olmayan bir biçimde, tanrıların kentlerinin ve
tapınaklarının, evrenin düzeninin kurulmasıyla ilgili
çeşitli tanrısal etkinliklerin sonuna konan "insanın yaratılması"
olayından önce var oldukları düşünüldü. Bitkiler dünyası, sığırlar, tarım
araçları ile uygarlığın çeşitli zanaatları, Enlil'in buyruklarını yerine
getiren küçük tanrılar eliyle dolaylı olarak var edilmiş olsalar da, Enlil'in
bunların asıl yaratıcısı olduğuna inanıldı. Yeryüzüne sığır ve tahıl sağlamak
için, Babilonyalı bilgelik tanrısı Ea[6]'nın
önerisiyle, Enlil iki küçük tanrı olan sığır-tanrı Lahar ve tahıl-tanrıça
Aşnan'ı, tanrılara yiyecek ve giyecek sağlamaları amacıyla yaratır[7].
Mitosda bunların yeryüzünde yarattıkları bolluk anlatılır; ne var ki şarap içip
sarhoş olan bu iki küçük tanrı, tartışmaya, kavgaya başlayarak
görevlerini unuturlar; öyle ki, tanrılar gereksinimleri olan şeyleri elde edemez
olurlar. İnsan, işte bu duruma bir çare bulmak için yaratılır. Aşağıdaki dizeler,
mitosun Lahar ve Aşnan ile ilgili bölümünün Kramer
tarafından yapılmış çevirisidir:
O günlerde,
tanrıların yaratış odasında,
Onların
Dulkug evinde Lahar'a ve Aşnan'a biçimleri verildi;
Lahar ve
Aşnan'ın yapılışında;
Dulkug
Anunnaki'si[8] yediler
ama doymadılar;
Katkısız
koyun sütlerini... ve iyi şeyleri,
Dulkug
Anunnaki'si içtiler, ama kanmadılar;
Katışıksız
koyun sürülerinin sağlayacağı iyi şeyler hatırına
İnsana nefes
verildi.
Yiyecek ve
giyecek sağlanmasıyla ilgili mitoslar yanı sıra uygarlığın öteki öğeleriyle ve
evrenin düzene, sokulmasına ilişkin öteki öğelerle ilgili çeşitli mitoslar da
vardır. Büyük bir bölümü bugüne dek aydınlatılamamış uzun bir şiirde,
"kazma"nın Enlil tarafından yaradılışı ve bu değerli aracın evlerini
ve kentlerini kurabilmeleri için, “kara başlı halk”a[9]
armağan edilişi anlatılmaktadır. Bir başka
mitosda, Enki'nin
Sümer'e uygarlığın gerekli öğelerini sağlamak için yaptıkları betimlenmektedir. Bu mitos, Enki'nin,
Sümer'den başlayarak, tanrıların evrene düzen
getirmeleriyle ilgili yaratıcı etkinlikleri
anlamına gelen Sümerce
terim ile "yazgıları saptayarak", dünyanın çeşitli bölgelerini nasıl dolaştığını anlatmaktadır. Bu yolda Enki, önce
Ur kentine, oradan, olasılıkla Mısır'ı belirtmek için kullanılan [işaret ile, ad
ile] Meluhha'ya, sonra, içlerini balıklarla doldurduğu Dicle ve Fırat
ırmaklarına gider ve daha sonra Basra Körfezi'ne uğrar. Uğradığı tüm bu ülkelerin
üzerlerine, onların yönetimini üstlenecek birer tanrı ya da tanrıça atar. Bu
ilginç mitosun Kramer tarafından yapılmış çevirisinin bir pasajı bize, Enki'nin
söz konusu uygarlaştırıcı etkinliklerinin neler olduğunu gösterecektir:[10]
O (Enki)[11]a
sabanı ve boyunduruğu sürdü;
Büyük Prens
Enki öküzleri..,
Katışıksız
ürünlere haykırdı,
Sağlam duran
tarlada tahıl yetiştirdi;
Ovanın
efendisi[12]
kıymetli taşı ve süsü,
Enlil'in...
çiftçisi [Enki]
Enkimdu'ya,
tanrısı olduğu kanalların ve setlerin
bakımı
görevini verdi.
Efendi sağlam
duran yeri çağırdı, ona çok tahıl ürettirdi.
Enki onun
küçük ve büyük taneli fasulyelerini
çıkarmasını
sağladı...
... tahılını
ambar için öbek yaptı.
Enki ambara
ambar kattı,
Enlil ile
birlikte, O ülkede bolluğu artırır;
Kafası.. .
[şöyle] yüzü... [böyle] olan
Ülkenin kudreti,
karabaşlı halkın sarsılmaz desteği,
Herşeye güç veren
...
hanımefendi [tanrıça] Aşnan'ı
Enki
görevlendirdi.
Enki daha
sonra kerpiç-tanrı Kabta'yı, kazma ve kerpiç kalıbı işlerinin başına getirir.
Temeller atar ve evler kurar ve onları "Enlil'in büyük yapıcısı"
Muşdamma'nın yetkisi altına koyar. Ovayı bitki ve hayvan yaşamıyla doldurur ve
üzerine "dağın kralı" Şumugan'ı görevli bırakır.
Ve son olarak Enki, koyun ağılları ve ahırlar kurup, onları koyun çobanı
çoban-tanrı Dumuzi'nin yönetimi altına verir.
Evrenin
örgütlendirilip düzene konmasıyla ilgili olup üzerinde duracağımız son mitos,
tanrıça İnanna'nın, öteki adıyla İştar'ın yaptıklarıyla ilgilidir.
"Yazgıların saptanması" deyişinin anlamını daha önce açıklama fırsatı
bulmuştuk. Babilonya mitoslarını incelemeye başlayınca ise, "yazgıların
tableti" adı verilen bir nesnenin birçok mitosda önemli bir yerinin
olduğunu göreceğiz. Tanrının sayılan niteliklerinden biri, bu tablete sahip
olmaktı ve bu tabletlerin çeşitli nedenlerle çalındığını ya da zorla ele
geçirildiğini okuruz. Bunlara sahip olan tanrı, evrenin düzenini denetleme
gücüne de sahip oluyordu. Şimdi ele alacağımız mitosda İnanna, uygarlığın
nimetlerini kendi kenti Erek'e sunmak istemektedir. Bu isteğini gerçekleştirebilmek
için, tanrıçanın mi[13]
denen şeyi elde etmesi gerekmektedir; ki, bu, Akadca'da "yazgı
tabletleri" denen şeye sahip olmakla kazanılan aynı gücü anlatan Sümerce bir sözcük
olsa gerek.
Mi'ler
bilgelik tanrısı Enki’nin elindedir. nedenle İnanna, Enki'nin oturduğu yere, tatlı suların
derinliği olan Apsu’daki evinin bulunduğu
kente, yani Eridu'ya gider. Enki, kızını
konukseverlikle karşılar ve onun için büyük bir şölen verir. Şaraptan[14]
mest olunca kızına mi'leri, yani Kramer'in deyişiyle “Sümer kültür biçiminin
temelini oluşturan “ tanrısal kararları da
dışarıda bırakmaksızın, ne isterse armağan edeceğine söz , verir. Mitosda Sümer uygarlığını
oluşturan yüzün üzerinde öğenin bulunduğu bir liste
verilir. İnanna bu
armağanları sevinerek alır ve
onları barkasına,[15]
"göklerin teknesi"ne yükleyip Erek'e
doğru yelken açar. Enki sarhoşluktan ayılıp
kendisine gelince, mi’lerin her zamanki yerlerinde bulunmadıklarını anlar. Mi’lerin
konduğu yerle ilgili sözler, bunların tabletler biçiminde olduklarını
göstermektedir. Mi'lerin yittiğini anlar anlamaz Enki, habercisi İsimud'u
onları geri alması buyruğuyla yollar. Bunu yedi kez yinelediği halde, her
keresinde, İnanna'nın daha önce sözünü ettiğimiz veziri olan Ninşubur
tarafından engellenir. Böylece tanrıça uygarlığın nimetlerini Erek'e[16]
getirir.
Sümer silindir mühründe, "Oturan Tanrı ve Ziyafet Sahnesi" Buradaki tanrının Enki olduğu düşünülmektedir. Arkada çıplak olarak görülen (?) tanrıçanın İnanna olduğuna inanılır. Tanrı bir masanın önünde oturmakta ve içki içmektedir. Belki de bu sahne efsanelerde anlatılan 100 ME'yi ele geçirmek için Enki'yi sarhoş etmeye çalışan İnanna'yı anlatmaktadır. Koyu kahverengi steatit taşı (sabun taşı veya talk taşı), 33 x 17 mm, I. Hanedanlık dönemi, MÖ 2900-2700 |
insanın Yaradılışı : Lahar ile Aşnan
mitosunun insanın tanrılara hizmet etmesi için yaratılışıyla sona erdiğini az
önce görmüştük. Metninin
çözülmesi güç ve kopuk durumda olduğu bir başka mitos, insanın nasıl yaratıldığını
anlatmaktadır. Söz konusu Sümer mitosu, Babilonya Yaradılış Destanı'nda insanın
yaradılışıyla ilgili olarak söylenenlerden azımsanamayacak derecede farklıysa
da, her iki mitosdaki anlatım, insanın yaradılış amacı noktasında, yani insanın, toprağı sürüp,
tanrıları geçimlerini sağlamak için çalışmak yükünden kurtararak onlara hizmet
etmesi için yaratılmış olması bakımından uyuşmaktadır.[17]
İlgili Sümer mitosunda tanrılar yiyeceklerini alamadıklarından yakınırlar.
Tanrıların başları sıkıştığında genellikle başvurdukları tanrı olan bilgelik tanrısı
Enki uykudadır; ama ilksel okyanus, tanrıların anası Nammu, onu uyandırır. Enki'nin
buyrultularıyla Nammu ile doğum tanrıçası Ninmah, Kramer'in çevirisinde "iyi
ve soylu yaratıcılar" olarak nitelenen tanrısal varlıklarların da desteğiyle,"derin
suların üzerindeki" balçığı karıp, insanı var ederler. Bu mitosun üzerinde yazılı bulunduğu tablet
kopuk,
metni ise çözülmesi güç ve
bulanık bir dille yazılmış olmakla birlikte, bazı ilginç ayrıntılar görülebilmektedir.
Enki insanın yaratılmasını kutlamak için bir ziyafet verir, Enki ve Ninmah çok
şarap içip sarhoş olurlar. Ninmah "derin suların üzerindeki"
balçıktan biraz alıp, birinin kısır kadın, ötekisinin hadım erkek olması
dışında ne oldukları belirsiz altı farklı insan yaratır. Enki hadımın
yazgısının kralın önünde [hizmete] durmak olduğunu bildirir..
Mitos, Enki'nin
de daha başka şeyler yarattığı eylemlerini betimleyen sözlerle sürer. Akılca ve
bedence çelimsiz bir insan yaratır ve Ninmah'dan bu acınacak yaratığın durumunu
iyileştirecek birşey yapmasını ister; ancak Ninmah hiç bir şey yapamaz ve böyle
bir varlık yarattığı için Enki'yi lanetler. "İnsan" anlamına gelen
İbrani sözcüklerinden biri enoş olup, "zayıf”[18]
ya da "hasta" anlamına gelen bir sözcük köküdür. İnsanın bu yönü,
İbrani şiirinde sık sık vurgulanır; insanın tanrısal amacın evrende kendisine
vermeyi düşündüğü yeri dolduramayışı yolundaki İbrani insan anlayışının
altında, Sümer mitosunda gördüğümüz bu ilginç öğe yatsa gerek. İleride Babilonya
Yaradılış Mitosunun [ilgili Sümer mitoslarından] önemli farklılıklar
gösterdiğini ve bunların insanın İbrani açıklaması üzerinde hiç de küçük sayılamayacak
etkilerinin bulunduğunu göreceğiz.
S. H. Hooke,
Ortadoğu Mitolojisi, Mezopotamya Mısır Filistin Hitit Musevi
Hıristiyan Mitosları, (orijinal baskı 1963) Çeviren: Alaeddin Şenel İmge Yayınları
1993, Ankara, s. 24-31
[1]
Başlık, İngilizce metinde "The Myth of Creation" (Yaratış Mitosu) biçimindedir.
Bunda ve örneğin "Tufan Mitosu"nda olduğu gibi aynı mitosla (elbette
farklı versiyonlarıyla) birden çok ülkede karşılaşılabildiği, dolayısıyla aynı
içbaşlıkla birden çok bölümde karşı karşıya kalındığı durumlarda, ülke adlarını
ayrı ayrı ekleyerek ("Sümer Yaradılış Mitosu", "Mısır Yaradılış
Mitosları", "Babilonya Tufan Mitosu", "lbrani Tufan
Mitosu" örneklerinde görüleceği gibi) içbaşlıklarda ayırdedici
nitelemelere gittim (ç.n.).
[2]
b Başlığın İngilizce metindeki biçiminin ("The Myth of Creation")
"Yaratış Mitosu" biçiminde çevrilmesi gerekmekle birlikte, evrenin,
dünyanın, canlıların, insanın yaradılışı ile ilgili olduğu ölçüde, Türkçe'ye
genellikle "yaradılış" olarak çevrilir; dolayısıyla bazen "Yaratış
Mitosu", bazen "Yaradılış Mitosu" ile karşıladım (ç.n.).
[3]
Birincisi, Dumuzi ile İnanna mitosuydu. DK
[4]
İngilizce metinde "account"; bu sözcüğü yerine ve bağlamına göre, bazen
"öykü" bazen "açıklama", bazen "anlatım" ile
karşıladım (ç.n.).
[5]
İdeogram, alfabetik yazıdaki harflerden kurulu sözcüklerden farklı olarak
hiyeroglifte, öteki resimyazılarda (piktogramlarda) ve Çin yazısı
karakterlerinde olduğu gibi, bir ideyi taşıyan her bir sözcüğün tek bir şekil
ile gösterildiği yazı türünün karakterlerinin adıdır (ç.n.).
[6] Enki’den
bahsediyor. Bu kitap oldukça eski bir tarihte yazılmış. Enki veya Ea, Sümer tanrısıdır. Kendi kurduğu kent
olan Eridu’da yaşar. Sularla, bilgelikle ilişkilendirilmiştir. Nitekim
aşağıdaki bölümde Sümer tanrısı olarak ele alınmış..DK
[7] Bunlara
tanrı denilmiş oysa bunlar yaratılan ilk
insanlar olarak kabul ediliyor. Alttaki paragraf bu yazdığımı doğruluyor.
Doğrusu bu bölümde bilgiler bir sebeple karışmış. DK
[9]
İnsanlara, Sümerlilere (ç.n.).
[11]
Yuvarlak ayraçlar yazarın, köşeli ayraçlar çevirenindir (ç.n.).
[12]
İngilizce çeviride, hem "efendi" hem "tanrı" anlamına gelen
"lord" sözcüğü kullanılmış (ç.n.).
[13] Bir çok
metinde “ME” olarak yazılıyor. DK
[14]
Bira olmalı; asma Sümerlilerde daha evcilleştirilmiş değildi, dolayısıyla
üzüm şarabı üretilmiş olamaz; hurma şarabı olabilir (ç .n.).
[15]
Üç direkli yelkenli (ç.n.).
[16] Uruk…
Eski Ahit’te Erek olarak geçer. Yazar bunu kullanmış. Günümüzdeki adı Tel el
Warka. DK
[17] Yaradılış
mitoslarının, insanların tanrılara hizmet etmeleri amacıyla yaratıldıkları
yolundaki bu öğesiyle kutsal kitaplarda da karşılaşılması ilginçtir.
Örneğin, Kur'an, "Bakara" 2 1'de (Nebioğlu çevirisine göre) "Ey insanlar!
Sizi ve sizden öncekilerini yaratan Rabbinize kulluk edin ki sakınanlardan
olasınız" denmekte; Davood'un (Penguin 1974 baskısı) tngilizce
çevirisinde, aynı ayetteki söz konusu deyiş "serve your Lord" (Rabbinize
hizmet edin) biçiminde çevrilmiştir. Kitabı Mukaddes'te Yehova'nın
İsrail oğullarını "özel" bir amacını gerçekleştirecek araç olarak
seçmiş olduğu yazarın İbrani mitolojisini incelediği bölümünün temalarından
birini oluşturacağı için burada alıntı yapmayı gerekli görmedim. (ç.n. ).
[18]
Bu açıklama, Kur'an'ın, ''Nisa", 28'de karşılaştığımız
(Nebioğlu çevirisine
göre) "Allah üzerindeki yükleri hafifletmeyi murad eder; zira insan zayıf olarak yaratılmıştır" ayetini çağrıştırıyor
(ç.n.)
Siteniz adeta derya deniz, makalelerinizden ziyadesiyle faydalandım, emekleriniz için çok teşekkürler.
YanıtlaSil