28 Şubat 2019 Perşembe

Seçme Hakkını Savunan Kadınlara (Suffragette) Karşı Yapılan Propaganda Kartpostalları

Suffrage (safriç): Oy Hakkı
Suffragette (safrıcet): Kadınların oy hakkını savunan kadın (Batı'da)
Dolayısıyla bu tek kelimenin (Suffragette) Türkçe karşılığı yok
O nedenle bir cümle ile açıklıyoruz ve çoğu zaman Suffragette'i aynen kullanıyoruz.
Madonna: Meryem Ana, Bakire Meryem, Kutsal Meryem , Kutsal Ana
Yorumu size bırakıyorum..

"Bir kadının yeri kendi evidir" (mealen)

25 Şubat 2019 Pazartesi

Modernliğin Getirdiği Üç Sıkıntı

Charles Taylor*

Bu kitapta modernliğin bazı sıkıntılarından söz etmek istiyorum. Sıkıntıyla kastettiğim, uygarlığımız “gelişirken”, çağdaş kültürümüzün ve toplumun insanların kayıp ya da çöküş olarak yaşadığı yönleri. İnsanlarda zaman zaman, son yıllarda ya da son 30-40 yılda -diyelim II. Dünya Savaşı’ndan ya da 1950’lerden bu yana- önemli bir çöküşün ortaya çıktığı hissi uyanıyor. Bazen de kayıp yılların çok daha uzun bir tarihsel dönemi kapsadığı düşünülüyor ve 17. yüzyıldan başlayarak tüm modern çağın bir çöküş dönemi olarak değerlendirilmesine sık sık rastlanıyor. Zaman ölçeği büyük farklılıklar gösterebildiği halde, çöküş temaları üzerinde belirli ölçüde yakınlaşma var. Temalar çoğunlukla az sayıda ana melodinin çeşitlemeleri. Burada bu türden iki ana temayı ele almak ve ardından büyük ölçüde bu ikisinden türeyen bir üçüncüsünü eklemek istiyorum. Bu üçü başlığın kapsamını hiçbir biçimde tam olarak karşılamıyor, ama modern topluma ilişkin tedirginliklerimizin ve kafa karışıklığımızın kaynağını büyük ölçüde anlatıyor.

Sözünü edeceğim kaygılar çok tanıdık. Herkesin bildiği şeyler; her tür iletişim ortamında sürekli tartışılan, sızlanılan, meydan okunan, karşı konulan kaygılar. Daha çok tartışmaya gerek yok gibi görünüyor. Oysa bu aşinalığın ardında şaşkınlık gizli, bizi kaygılandıran değişimleri tam olarak kavrayamıyoruz, yapılan tartışmalar bu değişimleri doğru ifade edemiyor bence. Bu da onlarla nasıl baş edeceğimiz konusunda yanlış yargılara varmamıza neden oluyor. Modernliği tanımlayan değişiklikler hem çok bildik hem de çok karmaşık. İşte bu nedenle üzerlerinde daha da çok durmamız gerekiyor.

(1) İlk kaygı kaynağı bireycilik. Bireycilik aynı zamanda birçok insana göre modern uygarlığın en büyük kazanımı. İnsanların, kendi yaşam tarzlarını saptama, benimseyecekleri inançları bilinçli olarak seçme, atalarının kullanamadığı çok çeşitli yollarla yaşam biçimlerini belirleme hakkının bulunduğu bir dünyada yaşıyoruz. Ve bu haklar çoğunlukla yargı sistemlerinin koruması altında. İlke olarak insanlar onları aşan, güya kutsal buyrukların gereklerine kurban edilmiyor artık.

Cengiz Han Yasası (YASA) ve Kaynakların Analizi

*EK 2: Karşılaştırmalı Eleştirel Analiz: Buraya aldığım "yasa"; güvenilir bir kaynaktan alınmış bir belgenin Türkçe çevirisidir. Bir çok sitede, üzerinde kalem oynatılmış, değiştirilmiş, kaynağı belirsiz dolayısıyla itibar edilmemesi gereken metinler dolaşmaktadır. Aşağıdaki örneklere bakalım... (devamı için yazının sonuna geliniz.) DK




Cengiz Han, Ulan Batur
Curt Alinge, Moğol Kanunları
Yazarın konuyla ilgili önsözünde, "Yasa ve Eski  Tsaayin - Biçik'in   muhtevaları   tamamiyle [verilmiştir]…" deniliyor.

YASA

1. -     Zani  ister evli  olsun  ister  olmasın,  zina  ölümle  cezalandırılır.

2.  -    Sodomi  ölümle  cezalandırılır.

3.  -     Kim  bilerek  yalan  söyler  veya  sihirbazlıkla  uğraşır  veya bir  başkasını  gözetler  veya  kavga  eden  iki  kişinin  arasına  girer  veya  bir  kimseye  başka  birine  karşı  yardım  ederse  ölümle  cezalandırılır.

4.  -     Kim kül veya  su  içine  işerse  ölümle  cezalandırılır.

5.  -     Kim mal  alır  ve üç  kez  arka  arkaya  iflas  ettiğini  bildirirse  ölümle  cezalandırılır.

6.  -     Kim  tutsak  alanın  izni  olmadan  bir  tutsağa  yiyecek  veya giyecek  verirse  ölümle  cezalandırılır.


24 Şubat 2019 Pazar

Antik Yunan'a Özgü Düşünme Biçimleri

W. K. C. Guthrie

Aşağıdaki sayfaların kapsam ve ereğini ortaya koymak için, yapılacak en iyi şey, hemen, bu sayfaların, yüksek öğrenimini Yunan Dili ve Yazını dışındaki herhangi bir konuda yapan üniversite öğrencileri için hazırlanmış kısa konuşmalara dayandıklarını söylemektir. Bu konuşmalar boyunca, dinleyicilerin hiç Yunanca bilmedikleri, ancak İngiliz Dili, Tarih ya da Matematik (çünkü antik Yunan filozofları arasında en azından bir matematikçi vardı) gibi bir başka konuya duyulan ilginin ya da belki sıradan bir okuyucu olmanın, onlara Yunan düşüncelerinin daha sonraki Avrupa düşüncesinin temelinde bulunduğu izlenimini vermiş, ve bunun sonunda onlarda, bu Yunan düşüncelerinin, herşeyin ötesinde, gerçekte ne olduklarını daha kesin olarak bilme isteği uyandırmış olduğu varsayıldı.

Dinleyicilerimiz, öyle sanılır ki, bu düşüncelerle daha önceden zaten karşılaşmışlardır, ancak İngiltere, Almanya ya da bir başka yerdeki şu ya da bu yazarın, onları kendi erekleri için kullanmış ve onları kendi anlığının ve çağının niteliğine ve koşullarına bağlı olarak hafifçe boyamış, ya da şu olabilir, görüşlerinin biçimlenmesinde bu düşünceler tarafından bilinçsizce etkilenmiş olmasına göre, bir dizi çarpıtılmış aynada karşılaşmışlardır. Kimileri Platon ve Aristoteles'in yapıtlarının çevirilerini okumuş ve onların bazı bölümlerini anlaşılması oldukça güç bölümler olarak değerlendirmiş olmalıdır, çünkü onlar Yunanistan'da İ.Ö. 4. yüzyıldaki entelektüel iklimin bir ürünüdürler, oysa okuyucuları daha sonraki bir çağın ve farklı bir ülkenin ikliminden onlara geri götürülmüşlerdir.

22 Şubat 2019 Cuma

Heidegger’in Seçimi

CHRISTIAN DELACAMPAGNE

Heidegger Alman Nazi partisi (NSDAP) toplantısında.
Leipzig, Kasım 1933 (Illustrierte Zeitung gazetesinden alınmıştır)
bkz. Bu kaynakta (ve en altta)** resimle ilgili ayrıntılı bilgi var (kim kimdir?)

1933 yılı, başka bir açıdan da trajiktir. Hitler’in iktidara gelmesinden birkaç hafta sonra, dönemin en meşhur Alman filozofu Martin Heidegger, Fribourg Üniversitesinde rektörlük görevine atanır ve Nasyonal Sosyalist Parti’ye üye olur (1 Mayıs).

Heidegger NSDAP’ye katıldığında kırk dört yaşındadır. Yani bir gençlik hatası değildir bu. 1945 yılına kadar partinin üyesi olarak kalacaktır. Yani bu, kısa süreli bir bağlılık da olmamıştır.

Hannah Arendt (solda) ve
Heidegger, Arendt'in hocasıydı.
İronik...
Bu katılım bir gaflet sonucu da değildir, çünkü Heidegger, üniversitesinin başına Nazi sempatizanı çalışma arkadaşlarının faal işbirliği ve yönetici kadroların desteğiyle gelir. Heidegger, Nisan 1933’ten Mart 1934’e kadar bir yıl boyunca bu mevkide kalacaktır.

Ne tarafsız ne de sadece onursal bir görevdir bu. İşbaşındaki kişiye gerçek bir iktidar bahşeder ve ondan katıksız bir siyasal itaat talep eder. Nazilerin sivil toplumu denetleme çabasında, üniversite alanının “ yola getirilmesi” önemli bir yer işgal eder. Bu işin, kararsız veya dik kafalı kişilere bırakılması düşünülemez.

16 Şubat 2019 Cumartesi

Hadımlar İmparatorluğu Çin

Olivier de Marliave

17 Aralık 1996 tarihinde, Sun Yaoting’in ölümüyle birlikte, Çinliler kendilerini imparatorların geleneksel Çin’ine bağlayan son bağlarından birini kaybederler. Bu adam, 1911’de ilan edilen cumhuriyetten ve Mao devriminden önce, imparatorluk sarayının ihtişamını ve eski moda törenlerini tanımış son adamdır. Doksan dört yaşındadır ve eski Pekin’de bir evde, evlatlık olan oğlu ve hayat arkadaşıyla yaşamaktadır.
Çin'in son hadımı Sun Yaoting hayat hikayesini yazan  Jia Yinghua ile birlikte
Fotoğraf 1996 (17 Aralık)  yılında yani Sun'un hayatını kaybettiği yıl çekilmiş.


Sun Yaoting, Yasak Şehir’in son hadımı
Sun Yaoting, Yasak Şehir’e 1917’de hizmetkâr olarak kabul edilmiş ve Qing Hanedanı’nın son imparatoru Pu Yi’yle beraber Mançurya’ya gittiği 1924 yılına kadar burada yaşamıştır.[1] O dönemde, imparatorun hizmetkârı konumuna sahip olmak bir ayrıcalıktır çünkü Sun Yaoting ve imparator ailesinin en yaşlı üyelerinin çevresindeki elli meslektaşı hariç, Yasak Şehir’deki tüm hadımlar sorgusuz sualsiz kovulmuşlardır. Bir yıl sonra, Yasak Şehir’de sayıca bir ordu kadar kalabalık olan hadım hizmetkârların varlığına şahit olmuş bir adamın hizmetindeki tek hadımdır. Sun Yaoting Pu Yi’nin peşinden Mançurya’ya gittikten sonra Pekin’e dönüp Maocuların hizmetine girmeye çalışmış ama bu iyi niyeti, onun hayatının en büyük mutsuzluklarından birini yaşamasının önüne geçememiştir.

6 Şubat 2019 Çarşamba

Saruhanlı Beylerin Ölü Gömme Ritüeli

İbn Battuta

Mağnisiye [Manisa] Sultanı
Şehrin hükümdarı Saruhan adında  biridir.[1] Buraya girdiği­mizde  onu  birkaç  ay evvel  ölmüş
oğlunun  türbesinde  bulduk. Bayram gecesi[2] ile sabahını anne baba bu türbede geçirmişler. Çocuğun cesedi  yıkanıp  hazırlanmış,  kalaylı,  demir  kaplı  tahta bir tabut içine konmuş ve cesetten  çıkan kokunun  kaybolması için  çatısı  açık  bir kubbeye  asılmıştı.[3]  Bir süre sonra  çatı örüle­cek, tabut yere indirilecek,  üstüne de ölünün elbiseleri  örtüle­cekti. Pek  çok hükümdar için böyle yapıldığını daha önce gör­müştüm  ben...

İbn Battuta Seyahatnamesi, cilt, YKY, s. 426
Çeviri, İnceleme ve Notlar: A. Sait Aykut
Saruhan Beyin Manisa'da bulunan türbesi. Ön cephe
Yazıda bahsi geçen oğlunun türbesiyle mimari açıdan benzerlik göstermesi mümkündür.

5 Şubat 2019 Salı

Zamanda ve Mekanda Yolculuk Yapan Mecnun Hasan'ın Hikayesi

İbn Batuta

[14. yüzyıl gezginlerinden İbn Battuta (1304-1368) Fas'ın Tanca şehrinde dünyaya geldi. Bu şehirden çıktığı günden itibaren 28 yıl süren gezileri boyunca Mısır, Arap Yarımadası, Irak, İran, Anadolu (başta Osmanlı Beyliği olmak üzere o dönemin belli başlı beylikleri), Deşt-i Kıpçak, Bizans (İstanbul), Orta Asya, Hindistan, Maldivler, Çin ve Endülüs'ü gezen İbn Batttuta devlet ve toplum yapıları, inanç ve adetleri, doğal özellik ve ürünleriyle tanıttığı bu ülke ve şehirlerin 700 yıl önceki durumlarını başarıyla yansıtır. Yazarı tarafından Tuhfetü'n-Nuzzar fi Garaibi'l-Emsar ve Acaibi'l-Esfar diye adlandırılan, yaygın olarak Rıhle diye bilinen eseri Türkçe'de İbn Battuta Seyahatnamesi olarak bilinir. Gezdiği yerleri; siyasi, coğrafi ve kültürel açıdan gözlemleyerek yazmış olan Battuta  çok sayıda yerel  karaktere ve onların hayat hikayelerine de yer vermiştir. Bunların bir kısmı o devrin insanının inandıkları tuhaf, fantastik öykülerdir ki bir yönüyle de Binbir Gece Masallarına benzerler. İşte aşağıda bu yargıya denk düşecek bir öykü var.]
İbn Batuta'nın Yolculuklarının Rotaları

4 Şubat 2019 Pazartesi

Johnson Mektubu

Hikmet Özdemir


Türk hükümetleri dış politika alanında 1960’lı ve 1970’li yılların en büyük iki bunalımını NATO içindeki yakın komşusu  Yunanistan  ile  ve  Kıbrıs  sorunu  yüzünden ittifakın  lideri  ABD  yönetimi ile  yaşamıştır.  1964'de,  Londra ve Zürih Antlaşmalarına göre  Kıbrıs Türklerinin  haklarını korumak için  garantör  devlet sıfatıyla  ada­ya  asker  göndermek  isteyen  Türkiye'nin  müdahale  kararına  ABD Başkanı Johnson'un,  zamanın Türkiye Başbakanı İsmet İnönü'ye 1964 Haziranında  gönderdiği  mektup,  Türk  Hariciyesi  açısından  yeni  bir dönemin  başladığına  açık bir  kanıttır.
Johnson  Mektubu,  ABD  resmi  çevrelerindeki  Türkiye  görünümünün  her  iki  taraf  propagandacıları  tarafından  yayılanın  aksine, hiç  de olumlu olmadığını  ortaya çıkartmıştır. 
Mektubun  diğer önemli  yanı,  NATO'ya  ABD'nin  bakışım  göstermesidir.  Şöyle denilmektedir:

«Bay  Başbakan   [İsmet  İnönü'ye  hitap  ediliyor.]   NATO vecibelerine  de  dikkat  nazarınızı  çekmek  mecburiyetindeyim.  Kıbrıs'a  vaki  olacak  Türk  müdahalesinin  Türk­ Yunan  kuvvetleri  arasında  askeri  bir  çatışmaya  müncer olacağı  hususunda zihninizde  en  ufak  bir  tereddüt  olmamalıdır. 

2 Şubat 2019 Cumartesi

Türkiye Müzelerinden Seçme Eserler

Açıklamalar resimlerin üzerinde yazmaktadır. Tıklayarak büyütebilirsiniz. Kendi taramalarım. 





1 Şubat 2019 Cuma

Karun Hazinesi

Açıklamalar resmin üzerindedir. Büyüterek okuyabilirsiniz. Kendi taramalarım.

Karun Hazinesi, çoğu MÖ 560-546 yılları arasında Lidya ülkesini yöneten Kroisos veya Krezüs (Karun) dönemine ait olan ve Uşak'ın 25 km batısında ve İzmir Karayolu üzerinde bulunan Güre Kasabası yakınlarındaki tümülüslerden 1960'lı yıllarda çıkarılarak ABD'ye kaçırılan ve 1993 yılında uzun bir hukukî süreç sonucunda geri alınan eserlerin toplu adı. Bazı kaynaklarda Lidya Hazinesi olarak da anılır. Hazinenin ele geçirilen kısmında yaklaşık 450 parça bulunur.