26 Şubat 2017 Pazar

Haşşaşiler

Bernard Lewis


Moğolların (Hülagü Han) Alamut kalesini fethi. Minyatür.

1332 yılında, Fransa Kralı VI. Philip, Hristiyan aleminin kaybedilmiş kutsal topraklarını yeniden ele geçirmek için yeni bir haçlı seferi düzenlemeyi planladığı sırada Brocardus adında bir Alman papaz, krala bu seferde rehberlik etmesi için bir risale hazırlamıştır. Ermenistan’da bir müddet kalmış olan Brocardus, çalışmasının önemli bir bölümünü Doğu’ya yapılacak bu tarz bir seferde karşılaşılabilecek tehlikelere ve bunlar karşısında alınması gereken önlemlere ayırmıştı. Brocardus, “Bu tehlikelerin arasında, kendilerinden uzak durulması ve lanetlenmesi gereken Haşhaşiler de vardır” diyordu, “ki kendilerini satarlar, insan kanına susamışlardır, bedel karşılığında masumları bile öldürürler ve ne kurtulmayı ne de hayatta kalmayı önemserler. Tıpkı Şeytan gibi, çeşitli milletlerin ve halkların hal ve tavırlarını, kılık kıyafetlerini, dillerini ve adetlerini taklit ederek adeta nurdan meleklerin kılığına girerler; böylece büründükleri koyun postları üzerlerinden düşer düşmez ölümü tadarlar.

24 Şubat 2017 Cuma

Kanlı Yasalar: İngiltere'de İdam Cezası

Arthur Koestler


https://en.wikipedia.org/wiki/File:William_Hogarth_-_Industry_and_Idleness,_Plate_11;_The_Idle_'Prentice_Executed_at_Tyburn.png
Bu geziyi iki devrede yürüteceğiz: Önce 1800 yılları civarında suçla mücadele metodunu anlatacağız,
sonra da bu duruma nasıl gelindiğini görmek için daha öncelere gideceğiz. Ondokuzuncu yüzyılın başında, ülkemizin [İngiltere] ceza mevzuatı kanlı yasalar adıyla anılırdı. Bu yasalar iki yüz yirmi veya iki yüz otuz suçu ölümle cezalandırmak gibi bir özelliğe sahipti ki, dünyada başka hiç bir yasa aynı niteliği taşımıyordu.

23 Şubat 2017 Perşembe

Arthur Koestler: "Yarı yarıya asılmış Smith"

Arthur Koestler


İspanyol iç savaşı sırasında, 1937 yılında, casusluk suçlamasıyla ölüm cezası yemiş olarak hapishane arkadaşlarımın idamlarına tanık olup, kendiminkine hazırlandığım bir üç ay geçirdim. Bu üç ay dolayısıyla ölüm cezasına tıpkı, infazdan onbeş dakika sonra boynundaki ip kopup da, bu süre içinde ölmemiş olan, « Yarı yarıya asılmış Smith»in besleyeceği cinsten özel bir ilgi besledim. Böylece bu sakin ülkede, ne zaman bir erkek veya kadının boynu yağlı ilmikte kırılsa, anılarım kapanmamış bir yara gibi yeniden irinlenmeye başlar. Ölüm cezası sürdükçe gerçekte hiç bir zaman iç huzura kavuşamayacağım.

İşte beni harekete iten eğilim budur. Durumumun, kitabın içindeki kanıtlara ayrı bir renk kattığını kabul ederim. Ama bu olayları değiştirmez ve bu kitap da çoğu zaman olaylardan sözetmektedir.

Albert Camus: «Saat beşte adalet yerine getirildi."

Albert Camus

1914 savaşından az önce, suçu fazlasıyla öfke uyandıran bir katil (bir çiftçi, ailesini çocuklarıyla birlikte öldürmüştü) Cezayir’de idama mahkûm edildi. Sözkonusu kişi, kan çılgınlığı içinde cinayet işleyen, üstelik kurbanlarının öteberisini çalarak durumunu ağırlaştıran bir tarım işçisiydi. Olay büyük yankılar uyandırdı. Genellikle, kafasının kesilmesinin böyle bir canavar için pek yumuşak bir ceza olacağı düşünülmekteydi. Çocukların da öldürülmüş olmasını büyük bir tiksintiyle karşılayan babamın da aynı şekilde düşündüğünü söylediler.

Bu konuda bildiğim pek az şeyden biri, kendisinin infazda hazır bulunmak istemiş olmasıdır. Büyük bir kalabalıkla birlikte, şehrin öbür ucundaki infaz yerine gitmek için geceyarısı kalkmıştı. O sabah gördüklerinden bir daha kimseye tek kelime söz etmedi.

17 Şubat 2017 Cuma

Milliyetçilik

Craig Calhoun


http://ursay.org/2016/11/13/what-is-nationalism/
İkiyüz senedir, kimi zaman manşetlere çıkan, kimi zaman da
modasının geçtiği ilan edilen milliyetçilik, devrimlerde ve bağımsızlık
mücadelelerinde önemli bir rol oynamıştır. Ama o asıl,
milliyetçi projelerin ulaştığı başarının bir ölçüsüdür; bu öyle bir
başarıdır ki sanki bize uluslar hep varmış ve siyaseten hep özerkmiş
gibi gelir. En azından zengin Batı ülkelerinde, dünya görüşümüzün
-örneğin, vatandaşlığın ve pasaportların düzenlenişi, tarihe
bakışımız, edebiyat ve sinemayı sınıflandırma biçimimiz,
olimpiyat oyunlarında yarışma şeklimiz gibi- içine işlemiş olan
milliyetçiliği görmezden gelmeye yatkınızdır.

16 Şubat 2017 Perşembe

İşkencenin Temel İlkeleri

George Ryley Scott

İntikam Hırsının Esas Araçları

YASACA tanımlanmış ve onaylanmış tipe ek olarak başka işkence biçimlerinin
olduğu kabul ve teslim edildiğinde, zamanın başlangıcından itibaren
işkencenin var olduğunu anlama yolunda uzun bir mesafe almış oluruz.
Genel olarak, işkencenin Romalılar zamanından önce var olmadığını
söylemek de onsekizinci yüzyılda çoğu Avrupa ülkesinden kalktığını söylemek
kadar yanıltıcıdır. Ancak her iki iddia da ileri sürülmüştür ve her
iki iddia da gerçeğin saptırılmasıdır.
Clark'ın Marıyrologia' sından, 1677.  age. s: 24
[görüntünün net olması için uğraşmadım hatta böylesini tercih ettim DK]

Her insanın potansiyel bir işkenceci olduğunu söylemek abartılı olmaz.
Bu olasılığın alanı ve ifade edilişi, eziyet gören tarafça işkence olarak 
anlaşılanın, çoğu durumda, işkenceyi yürürlüğe koyanca böyle anlaşılmayacağı
veya itiraf edilmeyeceği olgusuyla daha da genişlemektedir.

3 Şubat 2017 Cuma

Sivil İtaatsizlik Üzerine

Yakup Coşar
Kasım 1996
İlgili kitabın önsözünden


Cumartesi Anneleri 600. Hafta


I. SİVİL İTAATSİZLİK OLGUSUNUN TEMEL UNSURLARI

A. Yasadışılık


Sivil itaatsizlik, haksız bir uygulamaya karşı bütün yasal yollar denendikten sonra girişilen yasadışı bir eylemdir. Ancak yasadışı eyleme girişmek ilke olarak yasadışı örgütlenmeyi ya da eylemi savunmak anlamına gelmez. Bu yola ancak sonuç getirecek yasal yollar denenip tüketildikten sonra başvurulur. Çünkü sivil itaatsizlik eylemcisi, var olan anayasal düzenin temel ilkelerine ya da toplumsal sözleşmeye esastan bir itirazda bulunmaz. Tersine, bu temel anlaşmanın ilkelerinin çiğnenmesinden duyduğu kaygıyı dile getirmek için bu yola başvurur. Bu anlamıyla sivil itaatsizlik yasadışı ancak meşru bir eylemdir.

2 Şubat 2017 Perşembe

Fotoğrafın Popüler Kullanımı

John Berger

"Bir Kızıl Süvari Yola Çıkıyor"


Andre Kertesz, Red Hussar Leaving, Budapeşte, Haziran 1919
Çocuğuyla bir anne, dikkatle bir askere bakıyor. Belki
konuşuyorlar. Sözcüklerini duyamıyoruz. Belki de hiçbir şey söylemiyorlar
ve her şey bırbirlerine bakış tarzlarıyla söyleniyor. Ancak
aralarında bir dramın canlandığı kesin.

Başlıkta " Bir Kızıl Süvari Yola Çıkıyor, Haziran 1919, Budapeşte,"
yazıyor. Fotoğraf Andre Kertesz'in.