15 Mart 2017 Çarşamba

Yahudi Soykırımında Belçika Örneği

Hannah Arendt

Belçikalı siviller Alman ordusundan kaçıyor.  12 Mayıs 1940
Haziran 1942’de Berlin'de yapılan toplantıda, Belçika ve Hollanda’ dan tehcir edilecek Yahudilerin sayısının çok düşük tutulmasının nedeni muhtemelen Fransa için belirlenen sayının yüksek olmasıydı. Yakın bir zamanda yakalanıp tehcir edilecek Yahudilerin sayısı Belçika için on bini, Hollanda içinse on beş bini geçmiyordu. Bu iki ülke için belirlenen rakamlar kısa bir süre sonra bayağı yukarılara çekildi; bunun nedeniyse muhtemelen Fransa operasyonunda karşılaşılan güçlüklerdi.

BELÇİKA’nın durumu bazı açılardan farklıydı. Bu ülke neredeyse sadece Alman askeri yetkilileri tarafından yönetiliyordu ve Belçika hükümetinin mahkemeye sunduğu bir rapora göre, polis "Almanların idari hizmet birimleri üzerinde, diğer ülkelerde olduğu kadar etkili değildi". (Belçika'nın askeri valisi General Alexander von Falkenhausen daha sonra, Temmuz 1944'te düzenlenen Hitler suikastine karışacaktı.) Yerli işbirlikçiler sadece Flandra’da etkiliydi; başını Degrelle’nin çektiği, Fransızca konuşan Valonlar arasında Faşist hareketin fazla etkisi yoktu.

Belçika polisi Almanlarla işbirliğine yanaşmadı; Almanlar da bu konuda Belçikalılara hiç güvenmedikleri için, Yahudileri trenlere bindirip tehcir ederken, Belçikalı demiryolu çalışanlarının başından ayrılmadılar. Belçikalı yetkililer yine de kapıları açık bırakarak veya başka türlü planlar yaparak Yahudilerin kaçmasını sağlamayı başardılar. Belçika'nın diğer ülkelerden en farklı tarafı, buradaki Yahudi nüfusunun özgün bileşimiydi. Savaş başlamadan önce ülkede doksan bin Yahudi vardı; bunların yaklaşık otuz bini Almanya'dan göç etmiş, elli bini de diğer Avrupa ülkelerinden gelmişti. 1940'ın sonlarında, kırk bin kadar Yahudi ülkeden kaçmıştı, kalan elli bin Yahudinin de neredeyse beş bini Belçika’da doğmuş Belçika vatandaşlarıydı. Üstelik ülkeden kaçanların çoğu önemli Yahudi liderleriydi ve liderlerin çoğu da zaten yabancıydı, dolayısıyla Yahudi Konseyi yerli Yahudiler üzerindeki otoritesini kaybetmişti.
Aralık 1944'de Almanlar tarafından öldürülen Belçikalı sivillerinin ölü bedenleri
Her tarafı saran bu "anlayışsızlıkla", Belçika Yahudilerinin çok küçük bir kısmının tehcir edilmiş olması şaşırtıcı değildir. Ancak vatandaşlığa yeni kabul edilmiş Yahudiler ve - çoğu bu ülkeye daha yeni gelmiş, Çek, Leh, Rus ve Alman kökenli- devletsiz Yahudiler hemen göze çarpıyor, bu küçük, tümüyle sanayileşmiş ülkede saklanmakta büyük zorluk çekiyorlardı. 1942’nin sonlarında on beş bin Yahudi Auschwitz’e gönderilmişti ve Müttefiklerin ülkeyi kurtardığı 1944 sonbaharında, toplam 25 bin Yahudi öldürülmüştü. Eichmann'ın her zamanki "danışmanı" Belçika'daydı, ama görünüşe göre bu danışman sözünü ettiğimiz operasyonlarda fazla faal değildi. Sonuç olarak bu operasyonlar, Dışişleri Bakanlığı'nın artan baskıları altında, askeri idare tarafından gerçekleştirilmişti.


Kötülüğün Sıradanlığı içinde

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder