İngiliz tarihçi ve siyasetçi Thomas Babington Macaulay’in (1800-1859) Fransız Devrimi üzerine yazdıkları...
“Bir gezgin hayatında daha önce hiç görmediği bir meyveye rastlar. Meyveyi tadar ve beğenir; tatlı ve serinletici olduğunu düşünür. Bu çok beğendiği meyveyi daha önce bu meyvenin varlığından haberi olmayan ülkesine götürmeye karar verir. Fakat birkaç dakika sonra çok sancılı bir hastalığın pençesinde bulur kendini. Hastalıktan sarsılmış bir haldeyken meyve hakkındaki fikirleri de değişir elbette. Bu meyve artık onun için tadı güzel bir zehirdir. Meyveyi tattığı için kendini suçlar ve arkadaşlarını bu zehir konusunda uyarmaya karar verir. Uzun ve şiddetli bir mücadeleden sonra gezgin iyileşir, hastalığın sancılarından sersemlemiş bir haldeyken, birden daha önce hayatı boyunca kendisine bela olmuş bazı kronik sorunlarından kurtulduğunu fark eder. Ve yine meyve konusunda fikrini değiştirir. Bu meyvenin çok güçlü bir ilaç olduğuna ancak sadece çok istisnai ve aşırı vak'alarda büyük bir ihtiyatla kullanılması gerektiğine kanaat getirir.
Bu tam da Fransız Devriminde yaşanan süreçti. Olayın kendisi başlı başına yeni bir fenomendi. İlk kertede onurlu insanlar adaletsizliği gidermeyi vadeden bu gelişmeyi alkışladılar. Sonra arbede, sürgün, yolsuzluk, iflas, infaz, iç savaş, dış savaş, devrim mahkemeleri, giyotinler geldi. Biraz sonrasında bu istikrarsızlık içinden bir askerî despotizm çıktı ve Avrupa’daki tüm bağımsız devletlere kabadayılık tasladı. Bunu eski hanedanın dönmesi ve kadim usulsüzlüklerine devam etmesi izledi.
Ama şimdi düşününce önümüzdeki resmin tamamına baktığımızda… Tüm suçlarına ve sorunlarına rağmen Fransız Devrimi’nin insanoğlu için kutsal bir kazanım olduğunu görüyoruz.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder