Murat Özyüksel
II. Meşrutiyet ve Osmanlı İmparatorluğu'nda Alman-İngiliz Nüfuz Mücadelesi
İkinci Meşrutiyet ilan edildiğinde Almanya Osmanlı İmparatorluğu üzerindeki nüfuz mücadelesinde tüm rakiplerini tartışmasız bir biçimde geride bırakmıştı. Osmanlı ve Alman imparatorlukları arasındaki yakınlaşma, Osmanlı ordusunda reform çalışmalarını yürüten Alman askeri misyonu ve Anadolu-Bağdat demiryolları temelinde gerçekleşmişti.
Meşrutiyetin ilanı beklenmedik bir biçimde bu dengeleri alt üst etti. Osmanlı İmparatorluğu’nda ibre, birdenbire Almanya’dan, İngiltere ve Fransa’ya dönmüştü. Her şeyden önce İttihatçılar, bu ülkelerde geçerli olan liberal düşüncelerle donanmışlardı. Bunun tersini, Abdülhamit’in Almanya ile yakınlaşma nedenlerinden biri olarak öne sürebiliriz. Ancak gelişmeler hiç de beklendiği gibi olmadı.
Yaklaşık iki yıl içinde Almanlar bu fırtınayı atlatarak yeniden Osmanlı Devleti’ndeki eski konumlarını ele geçirmeyi başardılar. Onların bu başarısının dinamiklerinden biri, Osmanlı ordusunda Alman eğitiminden geçmiş subayların Almanya yanlısı tutumlarını korumalarıydı. Tabi bu faktörün etkili olabilmesi için ordunun politika sahnesinde yerini alması gerekiyordu ki, o da 31 Mart olayından sonraki süreçte gerçekleşti.
Bunun dışında İngilizlerin meşrutiyet ilanıyla oluşan yakınlaşmayı sürekli olarak imtiyaz peşinde koşarak kullanmak istemeleri, Osmanlı yöneticilerinde onların gerçek amaçları konusunda şüphe uyandırmaya başladı. Ayrıca İttihatçılar dış politika konusunda da dönemin güç dengelerini gözetmek zorunda kalan İngiltere’nin uygulamalarından hayal kırıklığına uğradılar.
Bu arada 1910 yılında Osmanlı Devleti adına Cavit Bey maliyenin içine düştüğü güç durumdan çıkabilmek için Fransa ve İngiltere’ye borç baş vurusunda bulunmuştu. Bu iki ülke temsilcilerinin borç vermek için kendine saygılı hiçbir devletin kabul edemeyeceği koşullar ileri sürmeleri bardağı taşıran son damla oldu. Almanya bir kez daha tam zamanında devreye girerek Osmanlı üzerindeki nüfuz mücadelesi bağlamında son noktayı koymuştu.
http://dergipark.ulakbim.gov.tr/iusiyasal/article/viewFile/1023009383/1023008721
İ.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi No:38 (Mart 2008), s:239
[Yazının tamamı için aşağıdaki linke bkz.]
II. Meşrutiyet ve Osmanlı İmparatorluğu'nda Alman-İngiliz Nüfuz Mücadelesi
https://en.wikipedia.org/wiki/Colmar_ Freiherr_von_der_Goltz |
Meşrutiyetin ilanı beklenmedik bir biçimde bu dengeleri alt üst etti. Osmanlı İmparatorluğu’nda ibre, birdenbire Almanya’dan, İngiltere ve Fransa’ya dönmüştü. Her şeyden önce İttihatçılar, bu ülkelerde geçerli olan liberal düşüncelerle donanmışlardı. Bunun tersini, Abdülhamit’in Almanya ile yakınlaşma nedenlerinden biri olarak öne sürebiliriz. Ancak gelişmeler hiç de beklendiği gibi olmadı.
Yaklaşık iki yıl içinde Almanlar bu fırtınayı atlatarak yeniden Osmanlı Devleti’ndeki eski konumlarını ele geçirmeyi başardılar. Onların bu başarısının dinamiklerinden biri, Osmanlı ordusunda Alman eğitiminden geçmiş subayların Almanya yanlısı tutumlarını korumalarıydı. Tabi bu faktörün etkili olabilmesi için ordunun politika sahnesinde yerini alması gerekiyordu ki, o da 31 Mart olayından sonraki süreçte gerçekleşti.
Bunun dışında İngilizlerin meşrutiyet ilanıyla oluşan yakınlaşmayı sürekli olarak imtiyaz peşinde koşarak kullanmak istemeleri, Osmanlı yöneticilerinde onların gerçek amaçları konusunda şüphe uyandırmaya başladı. Ayrıca İttihatçılar dış politika konusunda da dönemin güç dengelerini gözetmek zorunda kalan İngiltere’nin uygulamalarından hayal kırıklığına uğradılar.
Bu arada 1910 yılında Osmanlı Devleti adına Cavit Bey maliyenin içine düştüğü güç durumdan çıkabilmek için Fransa ve İngiltere’ye borç baş vurusunda bulunmuştu. Bu iki ülke temsilcilerinin borç vermek için kendine saygılı hiçbir devletin kabul edemeyeceği koşullar ileri sürmeleri bardağı taşıran son damla oldu. Almanya bir kez daha tam zamanında devreye girerek Osmanlı üzerindeki nüfuz mücadelesi bağlamında son noktayı koymuştu.
http://dergipark.ulakbim.gov.tr/iusiyasal/article/viewFile/1023009383/1023008721
İ.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi No:38 (Mart 2008), s:239
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder