Thukidides
http://www.nwerle.at/wermut /thukydides.htm |
Atalarımızdan bahsederek başlayacağım,
çünkü onları bu vesileyle yad etmek, yaptıklarını hatırlayarak anmak en doğru
olanı. Bize ait olan bu topraklarda kuşaklardır aynı insanlar yaşamış, bu
toprakları, bu özgür ülkeyi bize, işte bu erdem ve cesaret sahibi insanlar bırakmıştır.
Onlarla ne kadar övünsek azdır. Babalarımız daha da fazlasını hak ediyor, çünkü
atalarından devraldıkları mirasa, bugün sahibi olduğumuz imparatorluğu da kattılar.
Bu, alın teri ve kan dökerek oldu. Bugün burada toplanan ve çoğu gençliğinin
baharında bizler, her bakımdan imparatorluğumuzun gücüne güç kattık ve öyle bir
devlet düzeni kurduk ki, barışta da savaşta da kendini en mükemmel biçimde
gözetebilmekte.
Hepinizin bildiği konularda
uzun uzun konuşmak istemiyorum: Bu bakımdan, bu güce erişmek için verdiğimiz
mücadeleden ya da babalarımızın ve bizim iç (Yunan) ve dış düşmanlara karşı nasıl
kahramanca savaştığımızdan bahsetmeyeceğim. Her şeyden önce, zorlu sınavları
nasıl bir ruhla göğüslediğimiz ve tabii, bizi biz (büyük) yapan anayasamız ile
yaşam tarzımız üstünde durmak istiyorum. Ondan sonra ölülerimizi yad edeceğim,
çünkü bunu yapmamın bu ortama uygun olacağına ve yurttaşlar ile yabancılardan
oluşan bu topluluğun, böyle bir konuşmadan istifade edeceğine inanıyorum.
Şunu belirtmeliyim ki, bizim
yönetim sistemimiz komşularımızın yönetim sistemlerinin (kurumlarının) bir
kopyası değil; daha ziyade, onlar için bir modeldir. Devlet düzenimize
(anayasamıza) demokrasi denilir, çünkü güç küçük bir azınlığın değil halkın
elindedir. Yurttaşlarımız arasında anlaşmazlıkların söz konusu olduğu
durumlarda, herkes yasalar karşısında eşittir; kamu görevini kimin üstleneceğinin
söz konusu olduğu durumlarda belirleyici olan kişinin hangi sınıfa mensup olduğu
değil, kimin işin hakkını verebileceğidir. İçinde devlete hizmet etme arzusu
olduğu sürece, kimse fakir diye siyasetten dışlanamaz. Tıpkı siyasal yaşamımız
gibi, günlük yaşamımız, birbirimizle ilişkilerimiz de hür ve açıktır. Kendi
istediği gibi yaşayan komşumuzla tartışmaz (kavga etmez), ona kötü gözle bakmayız
bile, çünkü ona kötü gözle bakmak, zarar vermese bile incitir. Özel yaşantımız
özgür ve hoşgörülüdür; ama kamu yaşamında yasaya saygılıyız, çünkü kamu yaşamı
saygı gerektirir.
Yetkili bir makama oturttuğumuz
insanlara itaat eder, yasalara uyarız; özellikle de ezilenlerin korunmasıyla
ilgili olanlara ve uymamanın utanç teşkil edeceği yazılı olmayan yasalara uyarız.
Bir husus daha var: İşimiz
bitince hoşça vakit geçirecek, keyif yapacak durumdayız. Her yıl ve yıl boyunca
düzenli olarak yapılan türlü türlü yarışma ve tören var; evlerimiz güzel ve
zevkli, bu durum bize her gün sevinç veriyor ve dertlerimizi defediyor. Şehrimizin
büyüklüğü sayesinde bize dünyanın her yerinden ürün yağıyor, öyle ki yabancı
ürünlerin varlığını, yerel ürünlerin varlığı kadar olağan karşılıyor, keyfini çıkarıyoruz.
Askeri güvenliğe bakış açımız
itibariyle rakiplerimizle aramızda büyük fark var. İşte bazı örnekler: Şehrimiz
tüm dünyaya açık; insanlar bizi gözetleyecek veya askeri konularda düşmanlarımız
için avantaj teşkil edebilecek sırlarımızı öğrenecekler diye dönemsel
sürgünlere başvurmuyoruz. Çünkü güvendiğimiz şey gizli silahlarımız değil,
kendi cesaret ve sadakatimiz. Eğitim sistemlerimiz arasında da fark var.
Spartalı erkekler, en küçük yaştan itibaren, zorlu bir cesaret eğitimine tabi
tutuluyor; bizler böylesi sınırlayıcı koşullar atında yaşamıyoruz ama
tehlikeyle yüzleşmeye en az onlar kadar hazırız. İşte ispatı: Spartalılar
topraklarımızı işgale tek başına değil, tüm müttefikleriyle birlikte
geliyorlar; oysa biz dış saldırılarımızı kendimiz yapıyor, kendi evinin, kendi
ocağının savunmasını yapan düşmanı, kendi toprağında yenmekten geri kalmıyoruz.
Aslında, düşmanlarımızdan hiçbiri bizim gerçek (tam) gücümüzle daha karşılaşmadı,
çünkü dikkatimiz donanmamız ile seferde olan çok sayıda kara birliklerimiz arasında
bölünmek zorunda. Düşman bu güçlerden birini yenilgiye uğratınca, bütün orduyu
yenilgiye uğrattığını sanıp kendisiyle övünüyor; yenik düştüğünde ise bütün
ordu karşısında yenik düştüğünü iddia ediyor. Bence, tehlikeyi zorlu askeri eğitim
sürecinden geçerek değil, gönüllü olarak, rahat bir kafayla, devletin telkin
ettiği değil, doğal bir cesaretle göğüslüyor olmamızın bazı avantajları var.
Gelecekteki acıları şimdiden göğüsleme talimi yaparak zaman kaybetmemiz
gerekmez; bunlar gerçekleştikleri zaman kendimizi gösterir, en az sürekli talim
yapan diğerleri kadar cesur olduğumuzu ortaya koyarız. Bence şehrimiz bu bakımdan
da övgüyü hak eder. Başka nedenler de var:
Güzel olana düşkünlüğümüz
savurganlığa yol açmıyor; zihne dair olana düşkünlüğümüz, bizi yumuşatmıyor.
Bizler için zenginlik övünülecek değil, kullanılacak/yararlanılacak bir şey.
Fakirliğe gelince, bunun ikrarından kimse utanmasın: Utanç duyulması gereken
fakirlikten kurtulmak için gereken tedbirleri almamaktır. Buradaki herkes
sadece kendi işiyle değil, devlet işleriyle de ilgilenmekte; daha çok kendi işleriyle
meşgul olanlar bile genel politikalar hakkında bilgi sahibi ve bu bize has bir
özellik. Kendi işiyle meşgul olan insan siyasetle ilgilenmez demeyiz; böyle
birinin burada işi olmaz deriz. Biz Atinalılar, her birimiz, siyasi kararlarımızı
kendimiz verir veya tartışmaya açarız: Çünkü söylenen söz ile eylem arasında
uyumsuzluk olduğuna inanmayız. En kötüsü muhtemel sonuçları iyice tartışılmadan,
düşüncesizce girişilen eylemdir: Ve bu bizi diğer insanlardan/halklardan ayıran
bir başka özelliktir. Önceden tartarak risk almaya da muktediriz. Diğerlerininki
cahil cesareti; durup düşünmeye başladıkları zaman korkuya kapılıyorlar.
Cesaret sahibi olan insan, kaderi, hayatta neyin tatlı neyin korkunç olduğunu
iyi bilerek, azimle göğüsleyen insandır.
Yine, genel olarak iyi niyet
sahibi olma (geçimlilik, uysallık) itibariyle de diğer insanların/halkların çoğundan
farklıyız. İyilik yaparak dostluk bağları kurarız, iyiliği başkalarından
bekleyerek değil. Bu dostluklarımızı güvenilir kılar, çünkü bize minnet borçlu
olanların minnet duygusunu, iyi niyetimizi sürdürerek canlı tutmak isteriz;
tersi durum benzer coşkudan mahrumdur, çünkü minnetin karşılığını içinden
gelerek değil, borç öder gibi verecektir. Bu tutumumuz itibariyle eşsiziz. Yaptığımız
iyilikte kâr zarar hesabı yoktur: Hiç beklentisiz, elimiz açık olduğu için
iyilik yaparız. Bütün bunlara bakarak, şehrimizin Yunanistan51 için bir eğitim merkezi olduğunu ilan
ediyorum; ve ilan ediyorum ki, bence, her bir yurttaşımız kendi kendinin
gerçek/haklı sahibi ve efendisi olduğunu gösterebilecek ve dahası, bunu olağanüstü
bir zarafet ve beceriyle yapacaktır. Bunun, bugünkü toplantı vesilesiyle yapılan
boş bir övünme değil, elle tutulur bir gerçek olduğunu anlamak için tek yapmanız
gereken, şehrimizin sahip olduğu gücü sözünü ettiğim niteliklerimiz sayesinde
kazandığımızı hatırlamaktır. Bildiğimiz bütün devletlerin arasında Atina’nın,
tek başına Atina’nın sanılanın ötesindeki büyüklüğünü kanıtlama zamanıdır. İşgale
girişen düşman, sadece O’na yenik düşmekten utanç duymaz ve O’nun hiçbir yurttaşı
sorumluluğunu yerine getiremeyen insanlar tarafından yönetiliyorum diye şikâyet
etmez. Terk ettiğimiz imparatorluğumuzun bıraktığı izler ve eserler büyük ve güçlüdür.
Tıpkı bu çağda olduğu gibi, gelecek çağlarda da bize hayran olacaklar. Homer’in
veya bir başkasının şu an için bize sevinç veren övgü dolu sözlerine ihtiyacımız
yok, çünkü bu sözler, gerçeği yansıtmaya asla yetmeyecek. Maceracı ruhumuz her
denize, her diyara açıldı: Her yerde dostlarımıza yaptığımız iyiliklerin veya
düşmanlarımıza çektirdiğimiz acıların ölümsüz anıtlarını bıraktık.
İşte, askerlerimizin, onu
kaybetme düşüncesine bile dayanamayıp uğruna kahramanca savaşarak, mertçe
canlarını verdikleri şehir budur. Sağ kalan bizlerin, her birimizin, onun
hizmetinde her türlü zorluğa katlanmaya razı olmamız tabiidir. Şehrimiz hakkında
bu kadar uzun konuştumsa, nedeni budur. Kaybedeceklerimizin, bizim avantajlarımıza
sahip olmayanların kayıplarından çok daha fazla olduğuna açıklık getirmesine ve
ölülerimizi yadeden övgü dolu sözlerimin buna parlak günışığında tanıklık
etmesini istedim. Söylenecek en önemli şeyler söylendi artık. Şehrimize
methiyeler düzdüm, ama O’nu harika bir yer yapan askerlerimizin cesareti ve
kahramanlığı ve onlara benzeyen yurttaşlarıydı. Söylenecek hiçbir söz yaptıklarının
(başarı ve kahramanlık) hakkını veremez ve bu gerçek, hiçbir Yunanlı için,
Atinalılar için olduğu kadar geçerli değildir.
* Thucydides, The
Peloponnesian War The Bodley Head, 1954.
http://www.dusuncetarihi.com/makale/medeni-insanlar-neden-siyaseten-bagimsiz-bir-toplum-ugruna-oezveride-bulunmalidir
AYRICA bkz.Atina Demokrasisi Üzerine Bir Video
https://www.youtube.com/watch?v=4Wn0GC7ffG0&list=PLcK4c2anPP-uHL6lyC4FLbIUB1CJYjIYa&index=41
AYRICA bkz.Atina Demokrasisi Üzerine Bir Video
https://www.youtube.com/watch?v=4Wn0GC7ffG0&list=PLcK4c2anPP-uHL6lyC4FLbIUB1CJYjIYa&index=41
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder