10 Aralık 2015 Perşembe

Hobsbawm: Tarih Laik bir eskatoloji değildir.

Eric Hobsbawm 

http://www.theguardian.com/books/2012/oct/01/eric-hobsbawm-quotes

...Peki, tarih benzeri görülmedik şeyler hakkında başka ne söyleyebilir? Aslında bu, insanın evriminin doğrultusu ve mekanizmasıyla ilgili bir sorudur. Zira, hoşa gitsin gitmesin (ki bundan hoşlanmayan tarihçilerin sayısı hiç de az değildir), tek nedeni hepimizin yanıtını bilmek istememiz olsa bile, tarihte kaçılamayacak bir temel soru vardır. O da şudur: İnsanlık mağara adamından uzay gezgini durumuna, eski devirlerdeki uzun, az dişli kaplanlardan korktuğumuz zamandan nükleer patlamalardan korktuğumuz bir zamana (yani, doğanın getirdiği tehlikelerden değil, biz insanların, kendimizin yarattığı şeylerden korktuğumuz bir çağa) nasıl gelebilmiştir? Bu soruyu tarihin özüyle ilgili bir sorun yapan şey, insanların yakın zamanlarda eski devirlere göre daha uzun boylu ve daha kilolu olmakla birlikte biyolojik açıdan yazılı kayıtların ilk anlarındakiyle aynı kalmalarıdır. Üstelik bu süre çok uzun da değildir; ilk şehrin kuruluşundan bu yana herhalde 12.000 yıl kadar, tarımın icadından bugüne kadar ise belki biraz daha uzun bir süre geçmiştir.

Biz antik Mezopotamyalılar ya da Çinlilerden daha zeki değiliz. Fakat insan topluluklarının yaşama ve faaliyet gösterme biçimlerinde o zamandan beri çok köklü değişiklikler olduğu da gerçektir. Yeri gelmişken değinelim, bu özel amaca hizmet eden sosyo-biyolojinin anlamını yitirmiş olması bundan dolayıdır. Ayrıca, biraz daha tereddütlü olsam bile, çeşitli tipteki insan topluluklarının (hem Eskimoların hem Japonların) ortak özellikleri üzerinde odaklanan belli türdeki bir toplumsal antropolojinin anlamını yitirmiş olmasının da bundan kaynaklandığını ekleyeceğim. Zira, biz dikkatimizi kalıcı olanda yoğunlaştırsak bile, tarihsel bir değişim olamayacağına, yalnızca değişik bileşimler ve seçeneklerin söz konusu olabileceğine inanmadığımız sürece açıkça neyin değişmiş olduğunu açıklayamayız.

Bu noktayı biraz açayım. İnsanlığın tarihsel evriminin izini sürmenin amacı, gelecekte olacakları önceden görmek değildir. Tarihsel bilgi ve anlayışın, eylemleri ile planlarını falcılığa, astrolojiye ya da sadece açık iradeciliğe dayandırmak istemeyen birinin gözünde temel önem taşıması bu durumu değiştirmez. Bir at yarışının tarihçilerin bize mutlak bir güvenle anlatabilecekleri tek sonucu, yarışın koşulmuş olduğudur. Dolayısıyla, insanın yazgısıyla ilgili umutlarımızın -ya da korkularımızın- haklı gerekçelerini keşfetmek ya da tasarlamak hiçbir şekilde mümkün değildir. Tarih, onun hedefini ister bitmek bilmeyen bir evrensel ilerleme, ister komünist bir toplum ya da başka bir şey olarak kavrayalım, laik bir eskataloji* değildir. 

Bu tür hedefler bizim tarihe yüklediğimiz, ama ondan türetemeyeceğimiz şeylerdir. Tarihin yapabileceği, genelde tarihsel değişimin, özelde ise insan toplumlarının son birkaç yüzyılda dramatik ölçüde hızlanmış ve kapsamlı değişikliklerle gerçekleştirdiği dönüşümlerinin genel şemaları ile mekanizmalarını açığa çıkarmaktır.
* İnsanın ve dünyanın sonunu, öbür dünyayı anlamaya çalışan Tanrıbilim kolu.

E. Hobsbawm, “Tarih Üzerine”nin içinde.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder