10 Aralık 2015 Perşembe

Amazonlar Söylencesi


George Thomson

https://tr.wikipedia.org/wiki/Amazonlar#/media/File:Amazonomachia_Pio-Clementino_Inv896.jpg

Amazonlar söylencesi, Yunanlıları büyülenmişti. Gittikleri her yere taşıdılar bu söylenceyi. Yunanlıların yayılmasıyla birlikte bu söylence de büyümüş, en sonunda bütün dünya bu romantik söylence kişileriyle dolmuş, Amazonların kökeni unutulup gitmiştir.

Yaygın geleneğe göre, Amazonların yurdu, Anadolu’nun kuzey kıyılarında ya da daha doğuda, Kafkasya’daydı örneğin, Herodotos, Amazonların Yunanlılarca yenilgiye uğratılarak tutsak edildiklerini, ama gemiye doldurulup denize açıldıklarında Yunanlı erkeklerin üstüne atılıp onları öldürdüklerini, Kırım’da karaya çıkıp Skyth’lerle dost olduklarını anlatır. Daha sonraki yazarlarsa, Amazonları çok daha uzaklara götürürler. 

Diodoros’a göre, Libya’nın yerli halkıdır Amazonlar. Bu ülkede başa geçtikten sonra kraliçeleri Myrina önderliğinde yeryüzünün batı sınırına, düşsel Atlantis’e kadar gitmişler, orada Gorgo’ları alt etmişlerdi; daha sonra doğuya yönelip Mısır’a varmışlar, orada Sis’in oğlu Horus’la bağlaşıklık kurmuşlar, savaşa savaşa Arabistan ve Suriye’den geçmişler, Toros’daki dağlıları boyundurukları altına almışlar, Anadolu’dan geçerek Ege kıyılarına gelmişler, buralarda en yiğit önderlerinin adlarını verdikleri kentler kurmuşlardır. Daha sonra, Lesbos ve Samothrake adaları üzerinden Thrakia’ya ulaşmışlar, böylece bütün dünyayı ele geçirdikten sonra utkuyla Libya’ya, yurtlarına dönmüşlerdir.

Bütün bir Ege bölgesinde ve Anadolu’nun kuzey kıyılarında, Amazoneia adı verilen yerel anıtlara, Amazonların serüvenlerini dile getiren söylencelere rastlanıyordu; ne var ki, onların kentler kurdukları söylenilen bölge daha dar bir alanda kalmaktadır. Bu kentlerden bir bölümü Propontis ve Paphlagonia kıyılarındaydı. Öbürleriyse, Ege kıyılarının sonraları Aiolis ve Onia diye bilinen bölümündeydi: Myrine, Mytilene. Elaia, Anaia, Gryneia, Kyme, Pitane, Smyrna, Ephesos yakınlarındaki Latoreiave Smyrna adlı bir Amazonun yönettiği söylenilen Ephesos’un kendisi.

Ephesos’daki eski Artemis Tapınağı Amazonlar tarafından yapılmıştı. Bu gelenek gerçekte Atina Akropolis’indeki Kore’ler, yani genç kızlar gibi Tanrıça Artemis’e hizmet eden soylu genç kızlar olan kadın avcı ya da savaşçıların toplu yontularını gün ışığına  çıkaran kazılarla da doğrulanmıştır. Bu anıtlar, ilk kalıntılar arasında Hitit etkisinin belirgin izlerini gözlemleyen Lethaby tarafından yayımlanmıştı. Garstang da, Amazonların bir Hitit inanışıyla bağlantılı oldukları ve daha sonraki Artemis inanışının bundan kaynaklandığı konusunda Lethaby’ye katılıyor.

Amazonların adı genellikle şöyle açıklanmaktaydı: Amazonlar; savaşırken kendilerine engel olmasın diye memelerinden birini ya da her ikisini de daha çocukken keserler ya da dağlarlarmış; bu yüzden de, ”memesiz” (amazoi) diye bilinirlermiş. Bir başka görüşe göreyse, kimi Ephesos’lu kadınlar, kendi cinslerinin doğal işlerini bir yana bırakarak savaş ve tarımla uğraşmaya başlamışlar; bellerinde kuşaklarıyla (zonai) ekin biçtikleri (ama) için bunlara Amazonlar adı verilmiş.

Gerçi sözcüklerin kökenlerinden yola çıkılarak yapılan bu açıklamaları çok fazla önemsememiz gerekmiyor, ama gene de ikinci açıklamanın ardında yatan düşünce anlamlıdır. Strabon’un anlattığı gibi, Amazonların, “bütün çift sürme, ekin ekme, hayvan otlatma ve at yetiştirme işlerini kadınların yaptığı”dır. Kimi Kafkasya kabileleriyle bir tutulmalarının ardında da aynı bakış açısı yatmaktadır. Diodoros’un, Amazonların toplumsal yaşamı konusunda söylediklerinde de karşımıza aynı düşünce çıkmaktadır:
Amazonlar, kadınların yönettiği bir halktı; yaşama biçimleri bizimkinden çok değişikti. Kadınlar savaş için eğitiliyor, belli bir süre zorunlu olarak silah altına alınıyorlardı; bu süre boyunca bakire kalmak zorundaydılar. Askerlik görevleri sona erdikten sonra, salt çocuk yapmak amacıyla erkeklerle birleşiyorlar, ama tüm kamu işlerinin denetimini kendi ellerinde tutuyorlardı. Buna karşılık, erkekler, tıpkı bizim toplumumuzdaki kadınlar gibi, evcilleşmiş bir yaşam sürüyorlardı.

Tabloyu tamamlamamız için, Arrian’a dayanarak, bunların soy çizgilerini kadın yanından hesapladıklarını eklememiz yetecektir.

Bu söylence, Yunanlılardaki biçimiyle, Ephesos’da Anadolu Ana Tanrıçasına adanmış bir Hitit yerleşim merkezinin anaerkil kurumlarının bir simgesi olarak yaratılmıştır. Ve oradan bütün Ege’ye yayılmıştır, Yunanlıların Akdeniz’in dört bir yöresine yayıldıkları bütün bir kolonileştirme dönemi boyunca, her yerde karşılaştıkları anaerkilliği koruyan halklar Yunanlıları kendileri daha yakından tanıdıkça, bu söylence de yayılmasını sürdürmüştür. Ya da  bir başka biçimde söyleyecek olursak, başlangıçta Hattuşaş’daki Savaş Tanrıçasının hizmetkarları olan Amazonlar, genişleyen Yunan çevreninde ortaya çıkan bütün öteki anaerkil figürleri (Lydia’lı Omphale, Lemnos'lu Hypsipyle, Asur kraliçesi Semiramis, Mısır ve Ethiopia’nın kraliçeleri ve anakraliçeleri, Massaget’lerin kraliçesi Tomyris ve Arabistan, Libya, İtalya, Galya ve İspanya’daki daha birçok ilkel kabilenin yetenekli, gözüpek kadınları) tek bir söylencesel kavramda birbiri ardı sıra özümlediler.

George Thomson, “Tarih Öncesi Ege” içinde.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder