Norveçli besteci Edvard Grieg, artık bütün dünyanın tanıdığı ve
sevdiği besteci olmuştu. Bütün büyük
şehirlerden konser teklifi alıyordu. Bu arada konser vermek üzere Paris’e de
çağrılmıştı. Fakat besteci, Dreyfus
davasının yeni sonuçlandığı günlere tesadüf eden bu daveti kabul etmek şöyle
dursun, Fransız resmi makamlarına gayet ağır bir mektup yazarak, Fransız
halkının düşmanlığını kazandı. Grieg mektubunda şöyle diyordu:
“Fransız olmayan herkes gibi ben de memleketinizdeki adaletsizlik konusunda nefret
duymaktan kendimi alamıyorum. Bu durum karşısında Fransız halkının karşısına
çıkmak istemem.”
Grieg’in bu mektubu bütün Fransız gazetelerinde
yayımlanmıştı. Halk arasında Norveçli besteciye karşı büyük öfke uyandı.
Fransızlar da Grieg'in sınırlarından içeriye adım atmasını istemiyorlardı.
Aradan epey bir zaman geçtikten sonra, Grieg'in bir konser
idare etmek üzere Paris'e gelmesi kararlaşınca Paris basını bestecinin aleyhinde halkı kışkırtıcı yayın yapmaya başladı. Grieg'in Paris'e ayak bastığı gün ortalık
bir hayli karışmıştı. Besteci sinirlerini yatıştırmak için doktorun tavsiyesiyle uyuşturucu ilaç almak zorunda kaldı.
Konser salonunda halk ikiye
bölünmüştü. Grieg'i alkışlamak isteyenler bir yanda, yuhalamak isteyenler öbür
yandaydı. Besteci sahneye çıkınca yuhalayanların sesi alkışlayanlarınkini
bastırdı. Grieg, birkaç kere orkestraya başla işareti vermek istediyse de salondaki
gürültü yüzünden konser başlayamadı.
Böylece aşağı yukarı yarım saatten fazla zaman geçti. Gürültünün
dinmesini beklemek boştu. Grieg son bir defa değneğini kaldırdı orkestrayı başlattı. Bestecinin Peer Gynt süitinin tatlı nağmeleri salonu doldurunca
gürültüler de birdenbire kesildi. Birinci kısmın sonunda şiddetli bir alkış
ortalığı inletti. İkinci ve üçüncü kısımların sonunda gösteri daha da atmıştı.
Eser bittiği zaman besteci altı defa halkı selamlamak zorunda kaldı. O güne
kadar hiçbir Fransız bestecisine bu derece büyük bir gösteri yapılmamıştı.
Hayat Ansiklopedisi, 3.cilt, s: 1383
Müzik için Link:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder