13 Aralık 2015 Pazar

Ben, Biz, Onlar



Murat Belge

(…) İnsan, dünyaya, birey olarak doğar; öte yandan, şimdiye kadarki bütün tarihin kanıtladığı gibi, toplumsal bir varlıktır, herşeyini borçlu olduğu toplumdan ayrı varolamaz. Her “ben” böylece, şu ya da bu biçimde örgütlenmiş ve tanımlanmış bir “biz” grubunun üyesi olur.

“Ben”i bir “biz”in üyesi haline getirmenin en doğal ve dolaysız yolu dildir. Böylece, aynı dili konuşan insanlar, yani sonuçta bir “millet”, oldukça doğal ve organik görünen bir “topluluk” yaratır. Şüphesiz bunun içinde de bir çok ayrım vardır; aynı şehirden, aynı semtten olanlar, aynı okuldan veya aynı takımdan olanlar, aynı meslekten veya aynı görüşten, inançtan olanlar gibi. Bunların her biri zaman ve koşullara göre “biz” haline  gelip aynı millet içinde, ama kendi dışında kalanları “onlar” haline getirebilir.

“Biz” ve “onlar” ilişkisi, belirli bir gerilim taşıyan ilişkidir. Her zaman, içinde bir çatışma potansiyeli barındırır. Bu potansiyelin hangi dereceye kadar gerçekleşebileceği son analizde,   bütün bu “biz”leri içine alan toplumsal bütünün  “çatışma kültürü”ne  bağlı bir şeydir. (Hatta, belki “toplumsal bütün”de, “son analizde” nitelemesi için yeterli değildir. “Son analizde” gibi bir nitelemeyi belki de “dünya” için saklamalıyız. Ama “toplumsal bütün” ya da “toplumsal formasyon” bugünün koşullarında hala oldukça anlamlı bir birim.) Toplumda bu kültür önemli dozda “şiddet” ögesi barındırıyorsa, “biz”ler arasında çıkacak çatışmaların şiddet oranının yükselmesi de doğaldır.
  
“Çatışma kültürü” dediğim şey de sonunda bir soyutlamadır, elbette. En azından kendi başına bir varlık değil, bir bileşke. Örneğin, verili bir toplumda varolan  “korku”, “kaygı” “güvensizlik” gibi duyguların ve psikolojik yapılanmaların dozu da orada olabilecek çatışmaların niteliğinde belirleyici rol oynar, yani “çatışma kültürü” dediğim bileşkenin ögesidir.

Fakat bir toplumsal formasyon içindeki bütün ayrı ayrı “biz”ler, genellikle, tek bir büyük “biz” halinde bir araya gelir ve bu biçimiyle başka toplumsal formasyonlar (kural olarak, “milletler”)  karşısında kimliğini edinir. Dolayısıyla, öbürleri “onlar” olur. Bu “biz”ler ve “onlar” arasında olması istenen ya da olabileceği varsayılan ilişki o toplumun “çatışma” kültürü”nün önemli belirleyicilerinden biridir.


İnsan toplumsal yaşamak zorunda bir varlık olduğuna göre, toplumlar ve topluluklar birlikte  yaşamayı kolaylaştıracak çeşitli kurallar ve değerler üretirler. Özellikle elle tutulmaz değerlerin “biz”lik ruhunu yaşatacak, teşvik edecek, diri tutacak özellikte olması önemlidir. Bunun oluşumu aslında büyük ölçüde kendiliğinden, “yapıcı özne”leri olmayan bir süreçtir. En genel anlamda eğitimin elle tutulur ve tutulmaz kurumları çerçevesinde  ortaya çıkan pratiğe göre belirlenir. Dolayısıyla “biz” in kendini tanımlamakta başvurduğu kavramlar, değerler de gene toplumsal formasyonun genel kültürü ve ideolojisiyle yakından ilgilidir. (…)

 Türkiye Dünyanın Neresinde, sayı; 150-152

Toplumsal formasyon; Ekonomik, politik, ideolojik ve teorik bir dizi pratiğin oluşturduğu bütün.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder