Gordon CHILDE
http://lithiccastinglab.com/gallery-pages/lakedwellergroupstonetoolslarge.htm |
Yazılı tarihte, insanların son beş bin
yılda dünyanın çeşitli kısımlarında elde ettiği başarılarının son derece bölük
pörçük ve eksik bir kaydı vardır. Yazılı tarihin incelediği kesim, insanların
gezegenimizde etkin olmaya başladıklarından bu yana geçen zamanın, olsa olsa
ancak yüzde biri kadardır. Sunulan tablo, açıkçası, içinde herhangi bir
birleştirici çizgiyi ve yön gösterici eğilimi sezmenin kolay olmadığı bir
kargaşa görünümüdür. Arkeoloji bunun yüz kat uzunluğundaki bir dönemi inceler.
Bu geniş inceleme alanı içinde, genel eğilimleri ve bir ana gelişme çizgisine
ve kavranılabilir sonuçlara yönelen üst üste birikmiş değişiklikleri gösterir.
Arkeolojinin desteği ile tarih,
başlangıcındaki yazılı tarih öncesi (prehistorya) kesimi ile birlikte doğa
bilgisinin bir uzantısı haline gelir. Doğa tarihi, jeolojik kayıtlar üzerinde,
doğal ayıklanmanın bedenlerini çevrelerine uydurabilen canlıların varlıklarını
sürdürüp çoğalmalarının bir sonucu olarak belirmiş olan canlı varlıkların
çeşitli türlerinin evrimini inceler.
İnsan, dünyamızdaki büyük türlerin en sonuncusu olarak yeryüzünde görünmüştür.
Onun fosil kalıntıları jeolojik kayıtlarda en üst tabakalarda bulunmaktadır;
bu, insanın evrim sürecinin en son ürünü olduğu anlamına gelir.
Yazılı tarih
öncesi bilimi, insan toplumlarının çevrelerine uymalarını ve çevrelerini
kendilerine uydurmaların sağlayan insan yapısı ve insanın bedenine yapışık
olmayan araç ve gereçlerdeki gelişmeler sayesinde, bu türün varlığını sürdürüp
sayısının çoğalması sürecini gözleyebilir. Ve arkeoloji aynı süreci, yazılı
tarih dönemi şafağının söküşünün geciktiği bölgelerde olduğu gibi, yazılı
belgelerin yardımcı desteği ile, yazılı tarih döneminde de izleyebilir.
Yöntemde herhangi bir değişiklik yapmaksızın, yazılı tarih öncesi döneminde
ayrımlanmış olan eğilimlerin gelişmesini günümüze kadar izleyebilir.
Türümüz, yani en geniş anlamı ile insan
türü, "İnsan Kendini Yaratır"[Kendini Yaratan İnsan/Man Makes Himself (1936, 1951)] adlı yapıtımda geniş olarak açıkladığım gibi, daha çok yaşam için yararlı araç
gereçlerini geliştirmesi sayesinde varlığını sürdürmeyi ve çoğalmayı başardı.
Diğer hayvanlar gibi insan da, dış dünyayla etkileşimini, ondan geçimini
sağlamasını ve onun tehlikelerinden kaçmasını, başlıca araç ve gereçleri
aracılığı ile başarır; yani teknik dille söylersek, kendini çevresine uydurur
ya da hatta, çevresini ihtiyaçlarına göre düzeltir. Fakat insanın araç
gereçleri diğer hayvanların araç gereçlerinden oldukça farklıdır. Diğer
hayvanlar tüm araç gereçlerini bedenlerinin bölümleri olarak üzerlerinde
taşırlar; tavşanın toprağı kazmak için pençeleri, aslanın avını parçalamak için
pençe ve dişleri, çoğu hayvanların kendilerini soğuktan koruyan kıllı ya da
kürklü giysileri hep yanlarındadır. Hatta kaplumbağa evini sırtında taşır.
İnsanın bu türden pek az araç gereci vardır ve bunlardan da yazılı tarih öncesi
zamanlarda sahip bulunduğu bazılarını atmıştır. Onların yerini, beden dışı
organlar, kendi iradesi ile yapıp kullanıp bıraktığı organlar almıştır; insan
toprağı kazmak için kazmalar ve kürekler, av hayvanlarını ve düşmanlarını
öldürmek için silahlar, ağaçlar kesmek için keserler ve baltalar, soğuk
havalarda kendini sıcak tutması için giysiler, kendine barınak olarak tahta,
kerpiç, ya da taş evler yapar. Bazı çok eski
insanlar , gerçekten büyük çene kemikleri üzerinde oldukça tehlikeli
silahlar olabilecek fırlak köpek dişlerine sahiptirler, fakat bunlar çağdaş
insanda yok oldu; bizim diş takımımız öldürücü yaralar açamaz.
Öteki hayvanlarda olduğu gibi elbet insanın
araç gereçlerinin de tümüyle organsal olan bir temeli vardır, bu iki sözcükle
özetlenebilir: eller ve beyin. Bedenlerimizi taşımak yükünden kurtulduktan
sonra ön ayaklarımız, şaşılacak kadar çeşitli incelikte ve kesin hareketleri
yapabilecek zarif araçlar olma yönünde geliştiler. Elleri denetlemek ve gözlerle
ve öteki duyu organları tarafından dış dünyadan alınan izlenimlerle eller
arasında bağlantı kurmak için, özellikle karmaşık bir sinir sistemine ve
görülmemiş derecede büyük ve karmaşık bir beyine sahip olduk.
Beyin ve eller dışındaki insan araç gereçlerinin,
beden dışı ve bedenden ayrılabilir bir nitelikte olmasının açık üstünlükleri
vardır. Bunlar öteki hayvanların araç gereçlerinden daha kullanışlı, daha
uygundurlar. Öteki hayvanların araç gereçleri sahibinin özel bir çevrede özel
koşullar altında yaşamasını kolaylaştırır. Dağ tavşanı renk değiştiren postu
sayesinde karla kaplı tepelerde kışı rahat ve güvenlik içinde geçirir; ama
sıcak vadilerde bu postu kendisini tehlikeli bir biçimde göze çarpacak duruma
sokar. İnsanlar daha sıcak iklimli bir yere giderlerse, sıcak tutan giysilerini
çıkarıp giydiklerini o bulundukları yere göre değiştirebilirler. Bir tavşanın
pençeleri iyi kazıcı aletlerdir, fakat silah olarak bir kedinin pençeleri ile
yarışamazlar, öte yandan kedinin pençeleri de toprağı kazmada kötü küreklerdir.
İnsan ise hem alet hem silah yapabilir. Özetle, bir hayvanın kalıtımsal araç
gereçleri hemen her türlü çevrede sınırsız sayıda işleri görecek biçimde
düzenlenebilir.
Araç gereçlerin bu üstünlüklerine karşılık,
insan, yalnızca araç gereçleri kullanmayı değil, aynı zamanda onları yapmayı da
öğrenmek zorundadır. Bir civciv çok geçmeden kendisini, tüyler, kanatlar, gaga
ve pençelerle donanmış bulur. Elbette bunları kullanmayı, örneğin tüylerini
nasıl temiz tutacağını öğrenmek zorundadır. Fakat bunu öğrenmesi çok kolaydır ve
fazla bir zaman almayacaktır.
Bir insan yavrusu bu tür araç gereçlerle dünyaya
gelmez ve kendi kendine büyüyemez. Yerdeki yuvarlak çakıltaşları kendi
başlarına bıçak fikrini vermezler.
Gordon CHILDE, "Tarihte Neler Oldu?" içinde.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder