Murat Belge
30/09/2007
Gene bir
yolculuk, gene Londra. Arabada havaalanına giderken, Myanmar, yani bizim bir
zaman Burma, bir zaman da Birmanya adıyla tanıdığınız ülke hakkında haberler...
Bir 'kalkışma' var, anlaşılan; yıllar ve yıllardır süregelen askeri yönetimde,
anlaşılan, bıçak kemiğe dayanmış! Güneydoğu Asya ülkelerinde 'bıçak' genellikle
bir tür diktatörlük, 'kemik' ise Budist rahiplerdir.
Vietnam sürecinin
başladığı günleri hatırlıyorum. Diem'ler, daha sonra Kao Ki, bu arada kendini
yakan Budist rahipler... Nereden nereye! Ama şimdi Birmanya'nın rahipleri de
sadaka kaplarını ters çevirmişler. Bu haber ciddi haber!
Sokağa dökülenler, Aung'un evinin önünde sevgi, Çin Elçiliği'nin önünde protesto gösterisi yapmış. Bu ikinci olguyu radyodaki haberlerden işitince gözümde uzun bir süreç ve bugünkü sonuçları canlanır gibi oldu: Çin!
Sokağa dökülenler, Aung'un evinin önünde sevgi, Çin Elçiliği'nin önünde protesto gösterisi yapmış. Bu ikinci olguyu radyodaki haberlerden işitince gözümde uzun bir süreç ve bugünkü sonuçları canlanır gibi oldu: Çin!
Cemal Süreya'nın dizesi (aklımda doğru kalmışssa): 'Saat Çin'i vurdu:
pirinçç...' Bu, evet, bir Çin, koskocaman, karmaşık, girift. Bir de bu, Myanmar
halkının protesto ettiği Çin var. Pakistan'da kim olursa olsun tek Hindistan'a
dost olmasın- her diktatörü desteklemeye hazır olan Çin Halk Cumhuriyeti. İran
Şahı'nın dostu ve müttefiki 'üç dünya teorisi' çerçevesinde, 'dost' olduğu
ülkenin içişlerini, yani despotizmanın derecesini şiddetini, rezaletini,
sorgulamamayı, taahhüt eden Çin Halk Cumhuriyeti.
Çin Halk Cumhuriyeti'nin 'dış politikası' dendiğinde, Sudan'dan daha nerelerden geçtikten sonra şimdi Myanmar'da yeniden yüzeye varan bu çizgi geliyor aklıma.
Çin Halk Cumhuriyeti'nin 'iç politikası' dendiğinde ise, daha pek çok olayın arasında öncelikle Tiananmen gözümün önünde canlanıyor.
Sırf manşetlere uygun düşen, 'çarpıcı' bir olay olduğu için bu Tiananmen'i ötekiler arasından çekip çıkarmıyorum. Çin tarihinde ciddi bir ayrım, bir dönemeç olduğuna inandığım için bunu vurgulama ihtiyacını duyuyorum. Tiananmen'den önce Çin Komünist Partisi, başka birçok yerde olduğu gibi epey başarısız bir biçimde ve başka birçok yerde olduğundan biraz daha oportünist bir üslupla, ülkede komünizmi kurmaya çalışıyordu. 'Başka yerler' diyorum, çünkü bu çabaların benzerleri dünyada vardı: Tiananmen'den bu yana benzersiz bir vites değişikliği oldu sanki: kapitalizmi kurmaya çalışan bir Komünist Parti'yle karşılaştık. Tiananmen, çok başka sorunlardan kaynaklanan bir başkaldırma olsa da, bu dönüşün sinyaline dönüştü.
Şu dönemde, bir süreden beri, ucuz Çin mallarının dünya pazarlarını kapladığını görüyoruz. Arada bir, bu malların niteliği üzerine bir tartışma başlatabilecek olaylar patlak veriyor. Örneğin, Çin'de yapılan oyuncakların bunlarla oynayan çocukların sağlığını bozacak maddeler içerdiği haberi yayılıyor. Muhtemelen doğru olan bu gibi yöntemlerin, dış politikada Pakistan'ı, İran Şahlığı'nı, Myanmar'ı destekliyor olmaktan çok da farklı olduğunu söyleyemeyiz. Aynı mantık: Çin, güçlenmek, 'star' olmak istiyor. Bunu gerçekleştirmek üzere 1949'dan beri iktidarı elinde tutan aygıt ve kadro, 'zehirli boya' veya 'zehirli demokrasi' gibi ayrıntılara hiç kulak asmadan burnunun doğrultusunda yürümekte kararlı.
'Irkçılık' denen olayı, tarihi çerçevede, Batı'da doğmuş ve orada etkili olmuş bir düşünce biçimi olarak tanımış, öğrenmişlerdir. Temelde, Batı'nın Batılı-olmayana uyguladığı bir şeydir. Irkçılığın Batılı olmayan biçimleri üstüne, ondan da önce, böyle bir şeyin mümkün olup olmadığı üstüne pek düşünmemişizdir.
Önümüzdeki dönemde Çin bizi bu konularda kafa yormaya zorlayacak sanıyorum.
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=234336
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder