25-11-2005
|
Kitabın Yazarı Karl Liebknecht, Rosa Luxemburg
ile birlikte 1919 yılında Alman paramiliter
güçleri tarafından öldürüldü.
https://www.marxists.org/chinese/liebknecht-k/1907/ |
Ayşe
Gül Altınay
Tarihçe ve tanım
Ordu kavramının Fransızca karşılığı olan militaire (Ingilizce, military)
etimolojik olarak Latince ‘askerlik ve savaşa dair’ anlamına gelen militaris’e
dayanmaktadır. Dolayısıyla, militarizm (Fr. militarisme, Ing. militarism)
kavramını Türkçe’ye orduculuk veya askercilik olarak çevirmek mümkün.(1)
Militarizm kavramı ilk olarak 1860’larda Fransız anarşist düşünür Pierre Joseph
Proudhon tarafından kullanılmaya başlanmış; bu kavramın yüzyılı aşan tarihçesi
bir yandan tarihsel olaylar, bir yandan da düşünsel gelişmelerle
şekillenmiştir. Tarihçi Volker R. Berghahn’a (1982) göre militarizm
tartışmalarının önemli bazı referans noktaları şöyledir: 19. yüzyılda zorunlu
askerlik pratiğinin gelişmesi ve yaygınlaşması, iki dünya savaşı, Japon ve
Almanya’nın militarizm deneyimleri, liberalizm ve Marksizmin farklı militarizm
tanımlamaları, özellikle ‘üçüncü dünya’ ülkeleri bağlamında yürütülen
‘asker-sivil ilişkileri’ tartışmaları ve Batı’da gelişen ‘askeri-sinai kompleks’.
Berghahn’ın 1980’lerin başında yaptığı bu listeyi güncellemek gerekirse, uzaya
kadar uzanan silahlanma yarışı ve nükleer silahların yaygınlaşması (1980’ler),
soğuk savaşın sona ermesi, feminist ve post-yapısalcı militarizm eleştirileri,
Israil-Filistin çatışması ile Amerika Birleşik Devletleri’nin küresel askeri
hegemonyası eklenebilir.
Militarizm ve militarizasyon (veya militaristleşme) kavramları çoğu zaman
eşanlamlı olarak kullanılmışlardır.(2) Ancak, son yıllarda birçok yazar,
ideolojik oluşumları incelerken militarizm kavramına, militarizmin yaygınlaşma
ve kurumsallaşma süreçlerini incelerken ise militarizasyon (veya
militaristleşme) kavramına başvurmaktadırlar (Chenoy 1998, 101; Enloe 2004,
219).
Militarizmin birçok tanımında ‘savaş’ ve ‘savaş hazırlığı’ ön plana
çıkmaktadır. Örneğin, Michael Mann’a göre (1988, 124) militarizm “savaş ve
savaş hazırlığını normal ve arzu edilir bir sosyal etkinlik olarak algılayan
tüm yaklaşımlar ve kurumsal oluşumlardır.” Mann’ın tanımındaki ‘savaş hazırlığı’
ifadesi önemlidir zira militarizmin savaşlarla özdeşleştirilmesi, yalnızca
savaş bağlamında düşünülmesi yanıltıcıdır. Geçtiğimiz yüzyılda militarizm
üzerine en kapsamlı çalışmalardan birini yapmış olan tarihçi Alfred Vagts’ın
(1959, 15)deyimiyle, “militarizm savaş zamanından çok barış zamanında gelişir.”
Başka militarizm tanımlarında, ordunun siyasal ve toplumsal hayatta etkin rol
alması, sorunların çözümünde şiddet kullanımının meşru görülmesi, hiyerarşinin
yüceltilmesi, erkekliğin şiddet kullanımı kadınlığın ise korunma ihtiyacı ile
özdeşleştirilmesi gibi özellikler de vurgulanmaktadır (bkz. Shaw 1991, Lutz
2002, Enloe 2004).
Militarizmin en genel tanımlarından birini Avrupa tarihçisi Michael Howard
(1976, 109) yapmıştır: “askeri altkültüre ait değerlerin toplumun egemen
değerleri olarak algılanması.” Bu ifade biraz daha genişletilerek militarizm,
askeri değer ve pratiklerin yüceltilmesi ve sivil alanı şekillendirmesi olarak
tanımlanabilir. Ancak bu şekillendirmeyi tek taraflı, öznesi belli bir ilişkiyle
sınırlı görmek yanlış olacaktır. Askeri darbelerde olduğu gibi bazı durumlarda
ordu veya askeri kesim militaristleşme süreçlerinde doğrudan etkin bir rol
oynarken birçok başka durumda militarizm, öznesi/özneleri belli olmayan,
sivillerin aktif katılımı ve rızasını içeren süreçlerle yaygınlaşır. Bu
tespitlerden yola çıkan araştırmacılar, son yıllarda militarizmi incelerken
savaşlar ve askerler kadar ‘barış’ dönemleri ve ‘sivil’ pratikleri de ciddiye
almaya başlamışlardır.
Ordu
Militarizm tartışmalarında ön plana çıkan başlıkları incelemeye geçmeden önce
ordu ve militarizm arasındaki ilişkiye kısaca bir göz atalım. Militarizm
çalışmaları ile ordu çalışmaları birebir örtüşmemektedirler. Orduyu bir kurum
olarak merkezine alan çeşitli araştırma alanları vardır. Bunların başında gelen
Askeri Tarih, tarih disiplininin önemli bir alt dalıdır. Alfred Vagts’a göre
Askeri Tarih militarizmi sorunsallaştırmak bir yana, orduların ve savaşların
meşrulaştırılmasında önemli bir rol oynamıştır (Vagts 1959, 26)(3). Bunun
yanında 20. yüzyılın ikinci yarısında, orduya ilişkin kurumsal incelemelerde
bulunan çalışmalar Ordu Sosyolojisi adı altında yaygınlaşmış; hatta bu alandaki
araştırmaların bir kısmı bizzat orduların talebi ve desteğiyle
gerçekleşmiştir.(4) Vagts’ın Askeri Tarih için yaptığı gözlemin büyük ölçüde
Ordu Sosyolojisi alanı için de geçerli olduğu söylenebilir.(5) Bu alanda
militarizm analizlerine çok ender rastlanması bunun en çarpıcı göstergesidir.
Siyaset Bilimi alanında gelişmiş olan ‘asker-sivil ilişkileri’ tartışmalarında
da ordunun son derece merkezi bir yeri vardır. Ancak bu çalışmalarda
Genelkurmay Başkanları, kuvvet komutanları ve diğer askeri karar alıcıların
siyaset alanıyla ilişkileri ele alınırken ordu kurumu üstdüzey subaylarla
sınırlandırılır. Orduların çoğunluğunu oluşturan erler ve ordunun iç
yapılanması bu analizlerin dışında bırakılır.(6)
Militarizm çalışmalarına baktığımızda, bazı yazarların ordunun kendisini
militarist bir kurum olarak ele aldığını ve orduların varlığına topyekün karşı
çıktığını, başka yazarların ise orduyu devletin diğer kurumlarından biri olarak
değerlendirdiğini ve bu kurumun militarist ve militarist olmayan biçimlerde örgütlenebileceğini
savunduğunu görürüz (bkz. Shaw 1991). Örnegin, tarihçi Alfred Vagts, sivil
militarizm ile askeri militarizmi birbirinden ayırarak, askeri militarizmi,
ordunun askeri çıkarlar değil askerlerin çıkarları yönünde hareket etmesi
olarak tanımlamıştır (1959, 15). Bu görüşe göre, ordu bağlamında militarizm
ancak askeri çıkarlardan sapıldığı ölçüde geçerlidir. Ordunun sivil hayata etki
etmesi, askerlerin ve askeri değerlerin siyasette ve toplumsal hayatta
yüceltilmesi ise sivil militarizm başlığında incelenmektedir.
Milliyetçilik: Zorunlu askerlik, Eğitim ve Toplumsal Cinsiyet
Son yıllarda yapılan militarizm tartışmalarında milliyetçilik merkezi bir yere
sahiptir. Milliyetçilik ve militarizm son iki yüzyılın kaderini tayin etmiş,
bunu yaparken de birbirlerini tamamlamış, iç içe geçmiş ideolojiler olarak ele
alınırlar(7) . Bu ilişkiye iki ana eksende bakılabilir. Birincisi savaşlar,
ulus-devletler ve modern milliyetçilikler eksenidir. Sosyolog Charles Tilly’nin
(1985) gösterdiği gibi tarihsel olarak bakıldığında Avrupa’da modern, ulusal
devletin kurulması savaşlar sonucunda olmuştur. Bu durum bağımsızlık savaşları
sonrasında kurulan Üçüncü Dünya devletleri için de ulus-devletlerin doğduğu yer
olan Avrupa için de böyledir. Bu yüzdendir ki belirli savaşlar (ve savaş
meydanları) ulus-devletlerin simgeleri haline gelmiştir: Marengo, Austerlitz ve
Jena Fransa’nın, Trafalgar Britanya’nın, 1812 zaferi Rusya’nın, Gravelotte ve
Sedan Almanya’nın ulusal simgeleridir (Howard 1978:9). Türkiye için bu savaş
Sakarya Savaşı’dır; daha geniş anlamıyla Milli Mücadele’dir. Ancak Türkiye
Cumhuriyeti’nin savaş sonrasında kurulmuş olması onu, çoğu zaman düşünülenin
aksine, dünya üzerinde biricik ve özel kılmaz. Hemen her ulus-devlet için
savaşlar ve ordular kurucu bir rol oynamışlardır.
Milliyetçilik-militarizm ilişkisini anlamak açısından önemli ikinci bir eksen
ise vatandaş orduları, zorunlu askerlik ve eğitim eksenidir. Ulus-devlet
anlayışı yeni bir orduyu ve savaşma biçimini de beraberinde getirmiştir:
vatandaş ordusu (citizen-army). Vatandaş ordularına ilk örneği Fransa
vermiştir. 19.Yüzyılın başından itibaren Fransa’yı örnek alan Avrupa’da paralı
askerlik üzerine kurulu imparatorluk orduları, yerlerini zorunlu askerlik
görevine dayalı milli vatandaş ordularına bırakmaya başlamışlardır(8) . Bu
ordular uluslaşmanın hem sonucu hem de aracı olmuşlardır. Sosyolog Eugen Weber’in
(1976) deyişiyle, Fransa’da köylülerin “Fransız”a dönüşmeleri sürecinde
askerlik ve eğitim merkezi rol oynamışlardır. Her iki pratik de 18. yüzyıldan
itibaren önce Avrupa’da daha sonra (veya eşzamanlı olarak) başka coğrafyalarda
özel alanlarından sıyrılıp belirli sınıfların tekelinden çıkmış, herkesi
kapsayan (en azından niyet bazında) ve hatta “zorunlu” bir nitelik
kazanmışlardır. Yeni bir “disiplin” anlayışının geliştirilip uygulandığı bu iki
kurum aracılığıyla, aynı üniformayı giyen, aynı dili konuşan, aynı marşları
söyleyen itaatkâr ve üretken bedenler (Foucault 2000), milliyetçi ve sadık
vatandaşlar yaratmak hedeflenmiştir (Mosse 1993).
Ulus-devlet sisteminin gelişimiyle yaygınlaşmış olan zorunlu askerlik
uygulaması toplumların ve uluslararası ilişkilerin militaristleşmesinde önemli
bir rol oynamış (Tolstoy 1905, Vagts 1959), eğitim kurumları da bu süreçte
etkin olmuştur. Türkiye’de 1926’dan beri müfredatta bulunan zorunlu Milli
Güvenlik Bilgisi (eski adıyla Askerlik) dersleri bu etkileşimin en çarpıcı
örneklerindendir. Benzer uygulamalar başka ülkelerde de görülmüş, eğitimin
militaristleşmesi önemli bir tartışma alanı yaratmıştır (bkz. Langdon-Davies
1919, Lutz ve Bartlett 1995). Eğitim felsefecisi John Dewey, Birinci Dünya
Savaşı sonrası Amerika Birleşik Devletleri’ndeki beden eğitimi derslerinin
askeri eğitim amaçlı kullanılmasına karşı çıkmış, burada amaçlananın gençlerde
savaşmayı teşvik edecek bir duygusal donanım yaratmak olduğunu savunmuştur
(Dewey 1990, 124). Kısacası, zorunlu askerlik anlayışına dayalı vatandaş
orduları ile ulus-devletler, militaristleşme ile uluslaşma, militarizm ile
milliyetçilik modern dünyanın birbirini etkileyen, hatta şekillendiren kurum,
süreç ve ideolojileri olmuşlardır diyebiliriz.
Zorunlu askerlik yalnızca "yurdun müdafaasına" yönelik bir uygulama
değil, aynı zamanda erkeklerin ve kadınların devletle aralarındaki vatandaşlık
ilişkisini belirleyecek (ve kadınlar asker olmadığı için farklılaştıracak) bir
uygulamadır. Bu farklılaşma, devlet eliyle yapılmış olması ve devlet kavramını
toplumsal cinsiyet bazında biçimlendirmesi açısından toplumda yaşanan
kadın-erkek farklılaşmasından ayrılır. Bu yolla erkeklik-devlet-askerlik
arasında güçlü bir bağ kurulmuş, "en kutsal vazife" olan askerlik
yoluyla birinci sınıf vatandaşlık erkeklere bahşedilmiştir (bkz. Enloe 1993 ve
2000, Feinman 2000, Altınay 2000). Kadınların bu kurguda iki ayrı konumları
vardır: kutsanan annelik (özellikle de asker anneliği) ve istisnai durumlarda
savaşçılık(9) . Bu konumlardan birincisi her kadın için her koşulda
belirleyicidir. İkincisi ise izin verildiği ve ihtiyaç duyulduğu ölçüde mümkün
olacaktır.
Militarizmin toplumsal cinsiyet bağlamında ilk analizlerinden birini 1938
yılında Virginia Woolf yapmıştır. Günümüzde yapılan feminist analizler de
Woolf’la benzer bir çizgi izleyerek kadınların askerlik uygulamalarından ve
savaşlardan dışlanmalarını sorunsallaştırırken çözümü kadınların da bu
süreçlere katılmalarında değil, toplumsal hayatın, erkeklerin ve erkeklik
anlayışının sivilleşmesinde aramaktadırlar(10) . Bu anlayışa göre farklı
biçimlerde de olsa militarizm, kadınlara olduğu kadar erkeklere de zarar
vermektedir. Birinci sınıf vatandaşlığın ve egemen erkeklik anlayışının
askerlik ve savaşma üzerinden tanımlanması yalnızca kadınlar ve erkekler
arasında bir ayrım yaratmaz, aynı zamanda sakat erkekler, eşcinsel erkekler ve
vicdani retçiler gibi askere gitmeyen veya gidemeyen erkekleri de ikincil bir
konuma indirger.(11) Güney Afrika’lı sosyolog Jacklyn Cock (1991, 91)
erkekliğin şiddet ve saldırganlıkla özdeşleştirilmesini ‘zalim bir efsane’
olarak tanımlar ve şöyle devam eder: “Birçok erkek savaşa kahraman olma
umuduyla gider. Oysa savaş, erkekleri her türlü bireysel özerklik, sorumluluk
ve seçimden yoksun bırakarak onları iktidarsızlaştırır. Askeri eğitim,
sorgulamadan itaat etmenin öğretildiği bir çeşit sosyal programlama işlevi
görür. Savaşta erkekler kurda değil kuzuya dönüşürler; izler ve itaat ederler.”
Benzer bir analiz yüzyılın başında yazar Leo Tolstoy tarafından yapılmıştır.
Tolstoy’a göre (1905, 41) askerlik “içerdiği aşağılanma ve kaybın derecesi
açısından eski zamanların kölelik koşullarıyla bile karşılaştırılamaz. ”
Ekonomi, Güvenlik, ve Uluslararası
Siyaset
Ekonominin militaristleşmesi 20. yüzyıl boyunca özellikle soğuk savaş döneminde
gelişen ‘askeri-sinai kompleks’ bağlamında çok tartışılmıştır. Bu alanda
yapılan çalışmalar, militarizm-kapitalizm ilişkisinin kuramsal olarak
irdelenmesinden, silah lobilerinin siyasete etkilerine, uluslararası silah
ticaretinden savunma sanayiinin kalkınmayla ilişkisine kadar geniş bir alana
yayılmıştır (bkz. Shaw 1991). Türkiye’de de son yıllarda gelişen bu çalışmalar,
OYAK’ın (Ordu Yardımlaşma Kurumu) özel konumuna ve savunma bütçelerine dikkat
çekmektedir (bkz. Parla 1998, İnsel ve Bayramoğlu 2004).
Militarizm bağlamında son yıllarda gelişen bir başka önemli tartışma ‘güvenlik’
kavramı etrafında dönmektedir. Soğuk savaş döneminde yaygınlaşan ‘ulusal
güvenlik’ anlayışı, soğuk savaşın bitmesiyle birlikte daha yoğun sorgulanmaya
başlanmıştır. Başta Uluslararası İlişkiler disiplini olmak üzere sosyal
bilimlerde yaygın olarak kullanılan ‘ulusal güvenlik’ kavramı bir yandan ‘Kimin
güvenliği?’ ‘Ne tür güvensizliklerin pahasına?’ gibi sorularla yapısökümüne
uğratılırken, bir yandan da yeni kavram arayışları ortaya çıkmıştır (bkz.
Weldes vd. 1999). Uluslar veya ulus-devleti değil insanları merkezine alan ve
gelir dağılımındaki eşitsizliklerden çevre kirlenmesine, cinsiyetçilikten
ırkçılığa pek çok bağlamda ‘güvensizlik’ üreten süreçleri aynı anda
sorunsallaştıran ‘insan güvenliği’ kavramı gerek akademik tartışmalar, gerekse
siyasal yapılar (örneğin Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği) düzeyinde
yaygınlaşmaya başlamıştır. Uluslararası hukukun gelişmesi de militaristleşmiş
güvenlik anlayışının sivilleşmesine katkıda bulunmaktadır.(12)
Soğuk savaşın sona erdiği, güvenlik anlayışının sivilleşmeye başladığı ve
uluslararası hukuk mekanizmalarının etkinlik kazanabileceğine dair umutların
arttığı 1990’ların ardından dünya siyaseti tekrar hızlı bir militaristleşme
sürecine girmiştir. 11 Eylül 2001 sonrası Amerika Birleşik Devletleri’nin
başını çektiği oluşumlar önce Afganistan (2001), sonra Irak (2003) savaşlarıyla
büyük yıkım ve kayıplara sebep olmanın yanı sıra uluslararası hukuk alanını ve
Birleşmiş Milletleri işlevsizleştirmişlerdir.(13) Artık birçok düşünür, dünya
siyasetinin yeni bir ‘imparatorluk’ çağına girdiğini, bu yeni dönemin
belirleyici özelliklerinden birinin ise gerek uluslararası gerekse ulusal ve
yerel düzlemde yıkıcı bir militarizm olduğunu savunmaktadırlar (Hardt ve Negri
2001, Chomsky 2003, Johnson 2004).
Kısacası, militarizm gerek 20. yüzyılı gerekse günümüz dünyasını anlayabilmek
için ihtiyaç duyduğumuz ana kavramlardan biridir diyebiliriz. Böyle olmasına
karşın bu kavramın yaygın olarak kullanılmaması düşündürücüdür. Bunun çeşitli
sebepleri olabilir. Birincisi, feminist düşünür Cynthia Enloe’nun (2004)
ısrarla vurguladığı gibi militarizm –diğer ideolojiler gibi- normalleştiği
ölçüde etkin olur. İçerdiği değerler ve varsayımlar normalleştikleri sürece
sorgulanmazlar; hatta görünmez kalırlar. Militarizmin yaygın ama militarizm
analizlerinin seyrek oluşunun önemli bir sebebi militarizmin toplumsal hayat
kadar entelektüel hayatta da normalleşmiş olmasıdır diyebiliriz(14) . İkinci
bir sebep milliyetçiliğin gündelik hayatın ve kimliklerin şekillenmesindeki
rolünde aranabilir. Milliyetçiliğin birçok ifadesi militarizmi normalleştirme
işlevi görür. Örneğin Türkiye’de zorunlu askerlik, vatandaşlık sözleşmesinin
bir maddesi olarak değil, ‘ordu-millet’ teziyle, milletin özü olarak
tanımlanmıştır. Bu kültürelleştirilmiş askerlik kurgusu zorunlu askerliği
tartışmayı zorlaştırmaktadır (bkz. Altınay ve Bora 2002). Militarizmin
anlaşılması ve eleştirilmesi yönündeki üçüncü bir engelin cinsiyetçiliğin
yaygınlığı olduğu söylenebilir. Militarist değerler ve pratikler (örneğin
askerlik) erkeklikle özdeşleştirildiği ölçüde onları sorgulamak hakim erkeklik
anlayışını sorgulamayı gerektirmektedir. Feminist eleştirinin ve analizin
gelişmesiyle birlikte militarizmin daha yaygın gündeme gelmesi rastlantısal
değildir. Son olarak, militarizmin görünür kılınması önündeki engellerden bir
başkası muhalif siyasi kültürlerin militarizminde aranabilir. Antimilitarizm
yüz yıllık tarihi boyunca sağ siyasi hareketler kadar sol siyasi hareketler
tarafından da yadırganmış, yok sayılmıştır. Militarizm eleştirileri ağırlıklı
olarak tek taraflı (egemen siyasete yönelecek şekilde) yapılmış, muhalif siyasi
oluşumların militaristleşmesi çok ender sorunsallaştırılmıştır.(15)
(1) Türkçe’de bu kavramın neden militarizm olarak yerleştiği ve neden ordu veya
asker kavramları üzerinden üretilmiş herhangi bir analitik veya eleştirel
kavramın olmadığı tartışılmaya muhtaç sorulardır.
(2) Bazı tartışmalar çerçevesinde ayrışmışlar; örneğin, militarizm siyasal
alanla, militarizasyon ise silahlanma ile özdeşleşmiştir (bkz. Shaw 1991).
(3) Benzer analizler için bkz. Scarry 1985, Shapiro ve Hayward 1996.
(4) 1973 yılından beri çıkmakta olan Journal of Political and Military Sociology
Ordu Sosyolojisi alanının ana yayın ayaklarından birini oluşturmaktadır.
(5) Uluslararası İlişkiler disiplini için de benzer eleştiriler yapılmıştır
(bkz. Weldes vd. 1999). Şüphesiz aynı zamanda her iki alanda da militarizm
tartışmalarına önemli katkılar olmuştur.
(6) Türkiye’de sivil-asker ilişkilerine dair burada bahsedilen zaaflara teslim
olmayan nüanslı bazı analizler bkz. İnsel ve Bayramoğlu 2004.
(7) Bu bölümdeki analizler daha önce yayınlanmıştır: Altınay ve Bora 2002.
Benzer analizler için bkz. Altınay 1999, 2000, ve 2003; Sinclair-Webb 2000.
(8) Bu çerçevede yapılmış önemli bir çalışma için bkz. Zürcher 2003.
(9) Bu istisnaların en çarpıcı örneklerinden biri Dersim'in bombalanmasına
katılarak dünyanın ilk kadın savaş pilotu olan Sabiha Gökçen’dir (bkz. Altınay
2000).
(10) Bunun yanında kadınların ordulara katılımlarının artması gerektiğini
savunan ve ‘liberal feminizm’ olarak adlandırılabilecek bir akım da vardır.
(11) Türkiye’de de 1990’lardan bu yana bu ilişkileri sorunsallaştıran bir vicdani
ret hareketi gelişmiştir (bkz. Altınay 2004). 2005 yılında tutuklanan gay
hakları savunucusu ve vicdani retçi Mehmet Tarhan üzerinden bu konu daha yoğun
tartışılmaya başlanmıştır (bkz. www.bianet.org ve www.savaskarsitlari.org)
(12) Etkinliği henüz tartışmalı olsa da Uluslararası Savaş Suçları
Mahkemesi’nin kurulması veya Pinochet’nin başka bir ülkede tutuklanması gibi
gelişmeler hukuki bağlamda insan güvenliğinin ulusal güvenliğin önüne geçmesi
yolunda atılmış önemli adımlardır.
(13) Bu konuda yapılmış önemli bir çalışma için bkz. www.worldtribunal.org
(14) Türkiye’de militarizm olgusuna ilk dikkat çeken düşünürlerden biri Taha
Parla olmuştur (1991 ve 1998). Araştırmacı Serdar Şen’in çalışmaları da bu
alandaki ilklerdendir (1996, 2000). Birikim Dergisi ve 2004’te Ahmet İnsel ve
Ali Bayramoğlu (2004) tarafından derlenen Türkiye’de Ordu kitabı, ordu ve
militarizm çalışmalarının derlenip yaygınlaşmasına önemli katkılar
yapmışlardır.
(15) Şüphesiz ki bunu söylerken antimilitarist analizlerin katkılarını azımsamak
gibi bir niyetim yok. Yalnızca, neden daha fazla yaygınlaşamadıklarını
tartışmamız gerektiğini düşünüyorum. Türkiye bağlamında her türlü militarist
oluşuma eleştirel bakan bir çalışma için bkz. Ülker ve Üsterci, 1998.
Kaynakça:
Altınay,
Ayşe Gül. 2004. The Myth of the Military-Nation: Militarism, Gender, and
Education in Turkey. New York: Palgrave Macmillan.
Altınay, Ayşe Gül. 2003. Militarizm ve Insan Hakları Ekseninde Milli Güvenlik
Dersi. In Ders Kitaplarında Insan Hakları: Tarama Sonuçları, eds. Betül
Çotuksöken, Ayşe Erzan, and Orhan Silier, pp.138-157. Istanbul: Türkiye
Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı.
Altınay, Ayşe Gül. 2000. Vatan, Millet, Kadınlar. Istanbul: İletişim Yayınları.
Altınay, Ayşe Gül. 1999. Askerlik ve Eğitim. Birikim 125/126
(September/October): 200-208.
Altınay, Ayşe Gül ve Tanıl Bora. 2002. “Ordu, Militarizm ve Milliyetçilik”
Milliyetçilik:
Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce Cilt 4 içinde, der. Tanıl Bora, s. 140-154.
Istanbul:
İletişim Yayınları.
Andreski, Stanislav. 1968. Military Organization and Society. London: Routledge
and Kegan Paul.
Chenoy, Anuradha M. 1998. "Militarization, Conflict, and Women in South
Asia," The Women and War Reader içinde, der. Lorentzen, Lois Ann ve
Jennifer Turpin, s.101-110. New York: New York University Press.
Chomsky, Noam. 2003. Hegemony or Survival: America’s Quest for Global
Dominance. New York: Metropolitan Books.
Cock, Jacklyn. 1991. Colonels and Cadres: War and Gender in South Africa. Cape
Town: Oxford University Press.
Cohen, Eliot A. 1985. Citizens and Soldiers: The Dilemmas of Military Service.
Ithaca and London: Cornell University Press.
Dewey, John. 1990. “On Military Training in Schools,” John Dewey: The Later
Works, 1925-1953 içinde, der. Jo Ann Boydston. Carbondale: Southern Illinois
University Press.
Enloe, Cynthia. 1993. The Morning After: Sexual Politics at the End of the Cold
War. Berkeley: University of California Press.
Enloe, Cynthia. 2000. Maneuvers: The International Politics of Militarizing
Women’s Lives. University of California Press.
Enloe, Cynthia. 2004 [2000]. "Feminizm, Milliyetçilik ve Militarizm"
Vatan-Millet-Kadınlar içinde, der. Ayşe Gül Altınay. Istanbul: İletişim
Yayınları.
Feinman, Ilene Rose. 2000. Citizenship Rites: Feminist Soldiers and Feminist
Antimilitarists. New York: New York University Press.
Foucault, Michel. 2000. Hapishanenin Doğuşu. Çev. Mehmet Ali Kılıçbay.
Istanbul: İmge Yayınları.
Hardt, Michael ve Antonio Negri. 2001. İmparatorluk. Çev. Abdullah Yılmaz.
Istambul: Ayrıntı Yayınları.
Howard, Michael. 1978. War and the Nation State. Oxford: Clarendon Press.
İnsel, Ahmet ve Ali Bayramoğlu (der.). 2004. Bir Zümre, Bir Parti: Türkiye’de
Ordu. Istanbul: Birikim Yayınları.
Johnson, Chalmers. 2004. The Sorrows of Empire: Militarism, Secrecy, and the
End of the Republic. New York: Metropolitan Books.
Liebknecht, Karl. 1917. Militarism. New York: B.W. Huebsch
Lutz, Catherine. 2002. "Making War At Home in the United States:
Militarization and the Current Crisis". American Anthropologist,
104(3):723-735.
Lutz, Catherine. 2001. Homefront: A Military City and the American 20th
Century. Boston: Beacon Press.
Lutz, Catherine ve Lesley Bartlett. 1995. "JROTC: Making Soldiers in
Public Schools". The Education Digest 61(3)9-14.
Mann, Michael. 1988. States, War and Capitalism: Studies in Political
Sociology. Oxford and New York: Basil Blackwell.
Mosse, George L. 1993. Confronting the Nation: Jewish and Western Nationalism.
Hanover and London: Brandeis University Press.
Parla, Taha. 1998. Mercantile Militarism in Turkey, 1960-1998. New Perspectives
on Turkey. 19 (Fall):29-52.
Parla, Taha. 1991. Türkiye’de Siyasal Kültürün Resmi Kaynakları, Cilt:2:
Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri. Istanbul: İletişim Yayınları.
Posen, Barry R. 1995. "Nationalism, the Mass Army, and Military
Power," Perspectives on Nationalism and War içinde, der. L. Comaroff ve P.
C. Stern, J. Luxembourg, Gordon and Breach Publishers.
Scarry, Elaine. 1985. The Body in Pain: The Making and Unmaking of the World.
Oxford, Oxford University Press.
Shapiro Michael J. ve Hayward R. Alker (der.). 1996. Challenging Boundaries:
Global Flows, Territorial Identities. Minneapolis: University of Minnesota
Press.
Shaw, Martin. 1991. Post-Military Society: Militarism, Demilitarization, and
War at the End of the Twentieth Century. Philadelphia: Temple University Press.
Sinclair-Webb, Emma. 2000. "‘Our Bülent is Now a Commando’: Military
Service and Manhood in Turkey". Imagined Masculinities: Male Identity and
Culture in the Modern Middle East içinde, der. Mai Ghoussoub and Emma
Sinclair-Webb, s. 65-91. Londra: Saqi Books.
Şen, Serdar. 2000. Geçmişten Geleceğe Ordu. İstanbul: Alan Yayıncılık.
Şen, Serdar. 2005 [1996]. Cumhuriyet Kültürünün Oluşum Sürecinde Bir İdeolojik
Aygıt Olarak Silahlı Kuvvetler ve Modernizm. Istanbul: Nokta Kitap.
Tilly, Charles. 1985. "War Making and State Making as Organized
Crime," Bringing the State Back In içinde, der. P. B. Evans, D.
Rueschemeyer ve T. Skocpol, Cambridge University Press.
Tilly, Charles. 1992. Coercion, Capital, and European States, AD 990-1992.
Cambridge, Blackwell.
Tolstoy, L. 1905. "Patriotism and Government". Classics of
International Relations içinde, der. J. A. Vasquez. Englewood Cliffs, NJ:
Prentice Hall.
Ülker, Ferda ve Coşkun Üsterci (der.) 1998. Şiddet Kültüründe Şiddetten Arınmış
Eylem. Izmir: Ilke-SKD Yayınları.
Vagts, Alfred. 1959 [1937]. A History of Militarism: Civilian and Military.
Meridian Books, Inc.
Weber, Eugen. 1976. Peasants Into Frenchmen: The Modernization Of Rural France,
1870-1914. Stanford: Stanford University Press.
Weldes, Jutta, Mark Laffey, Hugh Gusterson, ve Raymond Duvall (der). 1999.
Cultures of Insecurity: States, Communities, and the Production of Danger.
Minneapolis: University of Minnesota Press.
Woolf, Virginia. 1938. Three Guineas. San Diego: Harcourt.
Zürcher, Eric Jan (der.). 2003. Devletin Silahlanması: Ortadoğu’da ve Orta
Asya’da Zorunlu Askerlik (1775-1925). Çev. M. Tanju Akad. Istanbul: Istanbul
Bilgi Üniversitesi Yayınları.